Ve son sorudayız… Kamyon nedir?
- Bu konuda çeşitli söylentiler var ama ben kendi düşüncemi beynime oturttum: Kamyon; tek şeritli, virajlı ve doğal olarak sollama yasaklı yollarda yolu tıkamaktan ve ailemizin yanında söylenmemesi gereken sözler söylememize sebep olmaktan başka bir işe yaramayan garip bir icattır. Kimi zamanlar arabanın ön camına bıraktığı saman parçaları ile, kimi zamanlar ise “hatalı sollamaya teşvik eden” olarak hatırlanır. Ama yine de…
- Yeter lan! Çok dolmuşsun sen. Kamyon oyunlarına ne dersin?
King of the Road, oynadığım en güzel kamyon oyunuydu. “Kamyon oyunu” tâbiri çok garip, farkındayım, ama olması gereken bu. Evet, bu oyun hayâli bir haritada geçiyor olsa da, lisanslı araçları ve araya sıkıştırılmış ufaklıkları (BMW ve minibüsler) ile oldukça câzipti. Bu oyunu delice (ve direksiyonla) oynarken saatlerin nasıl geçtiğini anlamıyordum. Bazıları “Ne var abi bu oyunda?” diyordu; evet, çok bir şey yoktu aslında, ama klavye ile oynayan için öyleydi. Ardından uzun süre “Hard Truck lan bu!” diye geçindiğim 18 Wheels of Steel geldi. Convoy falan derken Amerika yollarını ezberlemiş buldum kendimi. Dananın kuyruğunun koptuğu yer ise Apocalype (yoksa “ExMachina” mı diyeyim) oldu. Tüm kamyon oyunları oynama şevkimi kıran bu “güzîde” oyunu incelemek gibi güzel bir vazifenin bana düşmesi (aman) ne güzel.
Oyunun giriş filmi ilgi çekici gibi: Maskeli adamların altındaki külüstür araçlar, tepelerinden aşağıya doğru yağan bir kovan yağmuruna sebep olurken, bizler de bir serinin içine nasıl edileceğinin resmine bakıyorduk, sadece bakıyorduk… Menü faslını geçip oyuna daldığımızda ermiş bir amcamızın ağzından içinde bulunduğumuz acınası dünyanın dedikodusunu, arkasından babamızın artık bir yetişkin olduğumuzu duyuran doğum günü konuşmasını dinliyoruz. Babamız yetişkin olduğumuz için artık tek başımıza yolculuğa çıkabileceğimizi söylüyor. Sevinçten dört köşe külüstürümüze atlıyoruz…
SOLLAMA BENİ; ÇÜNKÜ BEN SENİ SOLLAYAMAM, BABAM KIZAR…
Oyun bu noktada hep aynı şekilde seyredecek olan düzenine oturuyor. Karşımıza gelen düşmanları mermi manyağı yapıp, kargolarını alıp, ileride dostluklar kurarak kendimizi geliştiriyoruz. Araya sıkıştırdığım “dostluk kurma” olayına gelelim. Oyundaki dost düşman ayrımı, üzerine geldiğiniz aracın çerçeve renginden anlaşılıyor. Eğer kırmızı ise mermileriniz hazırlamanız gerekiyor. Yok, yeşil ise iş size kalmış, ya dostu olun o adamın, ya da düşmanı. Veya öylece geçip gidin. Ama bazıları gelip yardım isteyebiliyor. Bu gibi durumlarda yardım çağrısını kabul etmek ya da güzel bir dille geri çevirmek sizin elinizde.
Genel işleyiş bu şekilde. Bunu anlamanız için yarım saat oynamanız yeterli oluyor. Bu yarım saatlik süre zarfında farkına varacağınız başka bir durum ise oyundaki anlamsız kasıntı. Yani, çok ileri düzeyde grafikleri olmamasına rağmen oyun anlamsızca yavaş akıyor. Oyunu oynadığım günlerde ekran kartı değişikliği yaptım. Sorun ortadan kalktı. Yani oyunun aptalca bir sistem canavarlığı varmış. Tamam, kabul ediyorum, etrafta yıkılabilir unsurlar veya hasar motoru sağlam araçlar var. Ama bu, oyunun bu denli yavaşlamasına sebep olamaz. Kaldı ki, daha yeni yazılan FlatOut 2, bu oyundan çok daha iyi grafiklere sahip olmasına karşın (ayrıca ikisinin de menüsünün arka planı hareketli) en ufak bir sorun yaşamadım, eski ekran kartıyla hâtta.
Oyunun müzikleri vasatı aşamazken, ses ve ses efektleri idare eder denebilecek düzeyde. Bunun yanı sıra oynanabilirlik, eğlence gibi değerlendirmelerde de beklenen neticeyi alamıyor. Sonuç olarak, beklediğimize değmese de piyasada kendi çapında oyalanabilecek bir oyun Hard Truck: Apocalypse. Eğer kamyon oyunlarına karşı bir sevgi besliyorsanız, bu oyun sadece oynamış olmak için oynadığınız bir oyun olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder