16 Ocak 2012 Pazartesi
9 Ocak 2012 Pazartesi
Call of Duty 5: World at War (DS) Hileleri
Level select and all challenges " War Room " kısmına girip, Options' ı seçin. Ardından sırasıyla aşağıda belirtilen kodu girdiğiniz takdirde bütün campaign haritaları ve challange modlarına erişebileceksiniz. Hile kodunu doğru girdiğiniz takdirde bir silah sesi duyacaksınız. NOT: Bu kod aynı zamanda " Quick Play " menüsü üzerinden de kullanılabilir. | |
Kod | Sonuç |
Y, X, Y(2), X, Y, X(2), Y | Tüm campaign haritaları ve challange modlarına erişebilirsiniz |
Burnout Paradise (XBOX360) Hileleri
Oyun esnasında Start'a basıp oyunu Pause edin. Menuden Right Bumber seçin. Sponsor koda gidin ve şu kodları girin. | |
Kod | Sonuç |
gamestop | Gamestop kaplamalı arabayı açar |
bestbuy | Best Buy kaplamalı arabayı açar |
circuitcity | Circuit City kaplamalı aracı açar |
walmart | Wal-mart kaplamalı arabayı açar |
G23X 5K8Q GX2V 04B1 | Steel Wheels konsept araba |
Z891 4K88 IN25 79AA | PAL Steel Wheels GT araba |
B179 8M20 XA09 80FF | GameStop araba (UK) |
E60J 8Z7T MS8L 51U6 | Steel Wheels GT |
H211 1Z99 LZ00 00BB | Micromania araba |
Burnout Paradise (PS3) Hileleri
Kodları girebilmeniz için A Sınıfı veya üzeri lisansa sahip olmanız gerekir. (PAL kodları oyunun Avrupa versiyonları için geçerlidir) | |
Kod | Sonuç |
circuitcity | Circuit City kaplamalı aracı açar |
walmart | Wal-mart kaplamalı arabayı açar |
gamestop | Gamestop kaplamalı arabayı açar |
bestbuy | Best Buy kaplamalı arabayı açar |
Z891 4K88 IN25 79AA | PAL Steel Wheels araba |
Q83E 3H1S BI3B 40P4 | Steel Wheels araba |
B179 8M20 XA09 80FF | PAL GameStop araba |
H211 1Z99 LZ00 00BB | Micromania araba |
Bionic Commando Rearmed (PS3) Hileleri
Bionic Commando Rearmed İpuçları | |
Kod | Sonuç |
Ekranda, oyun logosunun ve Press Start yazısının olduğu anda Yukarı, Aşağı, Üçgen, Kare(2), Üçgen, Aşağı, Yukarı, L1(2), Start tuşlarına basınız. | IGN Challenge Room aktif hale gelecektir. |
Ekranda, oyun logosunun ve Press Start yazısının olduğu anda Sağ, Aşağı, Sol, Yukarı, L1, R1, Üçgen(2), X(2), Start tuşlarına basınız. | Arron Sedillo challenge room aktif hale gelecektir. |
Ekranda, oyun logosunun ve Press Start yazısının olduğu anda Aşağı, Yukarı, Aşağı, Yukarı, Sol, L1, Kare, L1, Kare, Üçgen, Start tuşlarına basınız. | EuroGamer challenge room aktif hale gelecektir. |
Ekranda, oyun logosunun ve Press Start yazısının olduğu anda R1, Üçgen, Kare(2), Yukarı, Aşağı, L1(2), Yukarı, Aşağı, Start tuşlarına basınız. | GamesRadar challenge room aktif hale gelecektir. |
BioShock Hileleri
Oyun klasörünü içindeki defuser.ini dosyasını Not defteri ile açınız. steamapps\common\bioshock\builds\release\ satırının sonuna oyunda kullanacağınız bir tuş atayınız (örneğin F10) ve bu tuşa ¿god¿ komutunu ekleyin. Örneğin: F10=god Dosyayı kaydedin ve oyuna girin. Oyun esnasında F10′a basarsanız ölümsüz olacaksınız aynı tuşa basmanız taktirde ölümsüzlüğü katabilirsiniz. Aynı yöntemi kullanarak aşağıdaki hileleride kullanabilirsiniz: | |
Kod | Sonuç |
fly | Uçma |
ghost | Duvardan geçme |
teleport | Hedef aldığınız yere ışınlanırsınız |
walk | Uçma ve duvardan geçme modunu kapatır |
killpawns | Bölümdeki bütün düşmanlar ölür |
slomo | Yavaş çekim |
suicide | İntihar |
givehealth | Sağlık verir |
givebioammo | Mühimmat verir |
igbigbucks | 500$ verir |
Battlefield: Bad Company (XBOX360) Hileleri
Multiplayer menüsü içerisinden " Unlockables " kısmına girip, aşağıdaki hile kodlarını kullanabilirsiniz. | |
Kod | Sonuç |
try4ndrunf0rcov3r | M60 machine gun |
your3mynextt4rget | QBU-88 sniper rifle |
cov3r1ngthecorn3r | Uzi |
Battlefield: Bad Company (PS3) Hileleri
Oyunun PS3 versiyonunda özel bir şeyler yaparak alabileceğiniz 5 adet silah var. | |
Kod | Sonuç |
USAS-12 | Multiplayer puanlarınıza online olarak bakın. |
UziReach | Oyunun demosunda bir maçta 4. olun. |
F2000 | Battfield Veterans programına katılın. |
M60 | Oyunun sitesinden Battfield: Bad Company bültenine üye olun. |
QBU-88 | Oyunu pre-order ile satın alın(artık alamazsınız ama). |
ArmA II (PC) Hileleri
Oyun sırasında " Shift " + " Num Pad - " tuşlarına bir arada basın. Ardından bu iki tuşa basmayı bırakıp aşağıdaki hile kodlarını girebilirsiniz. | |
Kod | Sonuç |
GETALLGEAR | Tüm silah ve ekipman |
CAMPAIGN | Tüm campaign görevleri |
MISSIONS | Tüm single player görevleri |
ENDMISSION | Oynamakta olduğunuz görevi bitirir |
8 Ocak 2012 Pazar
Bioshock 2 (PC) İnceleme
Rapture’ye ilk ziyaretimiz 2008 yılının Ekim ayında olmuştu. Okyanusun dibine gizlenmiş olan bu şehirde hayal gücümüzü zorlayacak olaylara tanıklık etmiştik. İnsan görünümünden çıkmış ucubeler, bize değişik güçler kazandıran kimyasallar, yerdeki cesetlerden bir şeyler toplayan küçük kızlar ve onların koruyucuları, iri dev cüsseli namı değer Big Daddy’ler. İşte ilk Bioshock oyunuyla bunlar zihnimizde yer edinmişti. Özellikle, Rapture’de ki küçük kızları yani little sisterları koruyan Big Daddy’ler oyuncular tarafından bir hayli benimsenmişti. Bioshock’u oynayanların bu ufak hayranlığı ikinci oyundaki karakterimizin belirlenmesinde de önemli bir rol oynadı. Rapture’yi ikinci kez ziyaret ettiğimizde bize eşlik edecek olan karakterimiz ilk Big Daddy. Yani Bioshock 2’de okyanusun dibine gömülmüş, viran olmuş Rapture’yi ilk Big Daddy’nin gözünden göreceğiz. Tabi her ne kadar ilk Big Daddy olsak bile karakterimiz insanlığını tam olarak yitirmemiş. İlk örnek olduğumuzdan dolayı hala içimizde bir yerlerde insancıl duygularımız saklanmaya devam ediyor. Tabi bu duyguların ne kadar insancıl olduğunu da oyun boyunca sergilediğimiz davranışlarla bizler belirliyoruz. Nasıl mı? O zaman derin bir nefes alın, çünkü okyanusun dibine, Rapture’ye iniyoruz.
Merhaba Rapture
Bioshock 2 gerçektende çok hoş olan bir video ile başlıyor. Fakat ben bu videoyu senaryo yönünden eksik buldum. Yani kim kimdir, nedir vb. bir sürü soru geliyor aklınıza. Oyun boyunca da bunlara pek cevap bulabildiğimizi söyleyemem. Giriş videosunu sizlere anlatıp spoiler vermek istemem. Fakat bu videoyu izlemeden geçmemenizi sizlere şiddetle hatırlatırım. Videoyu izledikten sonra ise ekrana gelen “Ten Years Later” yazısıyla Rapture’de 10 yıl sonraya gidiyoruz. Oyundaki tek amacımız ise kızımız Elanor’u bulmak diyebilirim. Bu yüzden Rapture’nin altını üstüne getiriyoruz. Tabi ki ortada yıkılmış, mahvolmuş bir düzen mevcut, kim kimi görürse öldürmeye çalışıyor. Yani oyunda niye herkes bizi düşman bellemiş, niye önüne gelen bize saldırıyor gibi bir durum söz konusu değil. Kim kimi görürse acımadan saldırıyor. Bu ufak bir little sister olsa bile. Biz ise içimizdeki insancıl dürtülerle bu little sisterları korumaya çalışıyoruz. Tabi ki etraftaki ucubeleri temizledikten sonra bu küçük, pekte sevimli olmayan kıza ne yapacağımız tamamen bize kalmış bir şey.
Bioshock 2’ye girdiğinizde yine kendinizi ilk oyunda olduğu gibi derin maviliklerin arasında buluyorsunuz. Hemen yazımın başında belirteyim, oyun haberlerini takip eden oyuncularında bildiği gibi, Bioshock 2’de Rapture dışında da bölümler olacağı söylentileri bir hayli yayılmıştı. Fakat bütün oyun Rapture sınırları içerisinde geçiyor. Yani size bunu baştan belirteyim, sonradan hayal kırıklığına uğramayın. Bütün maceranın Rapture sınırları içerisinde geçmesine rağmen, bir hayli geniş bir haritaya sahibiz. Oyun boyunca birçok farklı tasarımla karşılaşıyoruz. Yıkık heykeller, dev harabeler, büyük su tankları gibi her oyunda göremeyeceğimiz birçok farklı dekor bizleri bekliyor.
Delik Deşik Etmek Böyle Bir Şey Olsa Gerek
Oyuna ilk başladığımızda elimizde silah olarak sadece dev bir matkap var. Bu matkabı ilk oyunu oynayanlar çok iyi bilirler. Sadece Big Daddy’lerde bulunan bu matkap son derece güçlü bir silah. Tabi ki yakın dövüşte. Fakat çok geçmeden elimize uzak menzilli birkaç silah geçiriyoruz. Oyunun başları kısa bir eğitim turu gibi. Hangi tuşla ne yapmamız gerektiği, hangi tuşun ne işe yaradığı, nasıl sağlık doldurabileceğimiz vb. özellikleri oyunun hemen başında öğreniyoruz. Fazla geçmeden de kendimizi aksiyonun içinde buluyoruz. Oyunda sol elimizle çeşitli özel güçlerimizi kullanırken, sağ elimizle ise normal silahlarımızı kullanıyoruz. Bioshock 2’de de bolca mermi sıkıntısı çekebiliyoruz. O yüzden oyunun başında dev matkabınızla kolayca öldürebileceğiniz düşmanlarınıza mermi yağdırmanızı tavsiye etmem. Zira bu mermilerinize ileride fazlasıyla ihtiyacınız olabilir. Oyunda en çok başvuracağımız silahımız ise dev matkabımız. Bu matkabın 2 farklı fonksiyonu var. Bunlardan biri rakibe yumruk atar gibi vurmamız, diğeri ise matkabımızı çevirerek düşmana saplamamız. Tabi bunun için benzine ihtiyacımız var. Bu benzini de aynı diğer silahların mermisi gibi çevreden bulabiliyoruz. Şimdi sağ elimizle kullandığımız silahlardan kısaca bahsedelim.
Bioshock 2’de altı farklı silaha sahibiz. Bunlar, Rivet Gun, Spear Gun, Machine Gun, Launcher, Drill ve Shotgun. Silahlarımız genel olarak ilk oyundan pek uzak olmadığımız tasarımlara sahipler. Silahlarımızı, oyundaki geliştirme istasyonlarından upgrade edebiliyoruz. Upgrade ettiğimiz silahlarımızın mermi kapasitesi ve hasar güçleri artıyor. Ayrıca bu geliştirme istasyonlarında silahlarımıza çeşitli mermilerde adapte edebiliyoruz. Mesela elimizdeki makineli tüfeğimizle düşmanımızı tararken, mermi seçeneğini değiştirerek onları bir anda bombardıman altına alabiliyoruz. Tabi az öncede belirttiğim gibi, oyundaki cephane sıkıntısını göz önünde bulundurursanız, 3 mermiyle ölecek bir düşmanınıza 4. mermiyi atmak bile sizi zor durumlara düşürebilir. Çünkü Bioshock 2’de zayıf düşmanlarınızın yanında gayet güçlü iri cüsseli düşmanlarınızda mevcut. O yüzden güçsüz düşmanlarınızı olabildiğince özel güçleriniz ve matkabınızla öldürmenizde yarar var.
Düşmanlarınız Şok Olacak :)
Bioshock 2’de silahlarımız kadar, özel yeteneklerimizde düşmanlarımızın hakkından gelmemizi kolaylaştırıyor. Oyunda, ateş, elektrik, telekinesis ve rüzgâr yaratma gibi özel yeteneklerimiz var. Bu özel yeteneklerimizi kullanmak çoğu zamanda bizim oyun zekâmızı da ortaya çıkartıyor. Mesela, bir su birikintisinin içerisinde 3-4 tane düşman gördüğümüzde bunlara mermi yağdırmak yerine elektrik gücümüzle suya bir miktar elektrik vererek düşmanlarımızın hepsini öldürebiliriz. Ya da bize arkası dönük bir düşman gördüğümüzde telekinesis gücümüzü kullanarak çevrede bulduğumuz en ağır cismi düşmanımıza atarak onu öldürebiliriz. Bu özel güçlerimiz, düşmanları öldürmemiz ve sersemletmemiz haricinde çevredeki objeler üzerinde kullanarak yolumuzu da açabiliyoruz. Mesela bir kapıyı açmamız için elektrik kutusu bozuk bir panel gördüğümüzde buraya elektrik gücümüzle bir miktar elektrik vererek kapıyı açabiliriz. Bu özel güçlerimizi, ekranın sol üst kısmındaki mavi bar dolu olduğu zaman kullanabiliyoruz. Yani mavi bar bize ne kadar gücümüzün kaldığını gösteriyor. Etraftan topladığımız şırınga şeklindeki mavi materyaller ise bu barın dolmasını sağlıyor. Bu güçlerimizi ise müzik kutusuna benzeyen dolaplardan alıyoruz. Zaten ilk gücümüzü almadan hemen önce kısa bir ara video girdiği için tarif ettiğim bu dolabı zorlanmadan bulabilirsiniz.
Bioshock 2’de de ilk oyunda olduğu gibi etraftan para ve çeşitli materyaller topluyoruz. Oynayanlar bilirler, Bioshock’ta para gerçek hayattaki kadar önemlidir. Silahlarımızı ve güçlerimizi upgrade ederken bolca paraya ihtiyacımız oluyor. Bu parayı kazanmanın ise 2 farklı yolu bulunuyor. Bunlardan birincisi öldürdüğümüz ucubelerin üzerinden çıkan ve etrafa saçılan paraları toplamak, ikincisi ise “adam” adlı maddeleri toplayan little sisterları öldürerek yüklü miktarda paraya sahip olmak. Tabi öldürmek yerine bu küçük kızları koruyup ruhunu arındırma seçeneğini de seçebilirsiniz. Bu tamamen size kalmış bir durum. Tabi hemen belirtmeliyim ki yanımıza aldığımız little sisterların bize birçok faydası da oluyor. Maddi çıkarlar uğruna öldürmeyip yanımıza aldığımız little sisterlar bize yön göstererek “adam” maddesi bulmamızı sağlıyorlar. Ayrıca oyundaki en büyük düşmanlarımız olan Big Sisters’ların yaklaştığını da önceden sezinleyip bizlere haber verebiliyorlar. Tabi hemen belirteyim Bioshock 2 sürprizlerle dolu. Sizlere spoiler vermemek adına bunları açıklamayacağım fakat oyunu bitirdiğinizde çok şaşıracağınızı söylemem gerek. Yani kimin dost, kimin düşman olduğunu oyunun sonuna kadar çözmeniz bir hayli zor diyebilirim. En azından oyundaki ana karakterler için bu durum böyle.
Genel Yorum
Yazımın sonlarına gelirken sizlere oyundaki save sisteminden de kısaca bahsedeyim. Bioshock’un ilk oyununda olduğu gibi ikinci oyununda da Vita Chamber adlı kabinler bulunuyor. Öldüğümüz zaman bu kabinlerde canlanarak oyuna geri dönüyoruz.
Bioshock 2 grafiksel açıdan gayet iyi gözüküyor. İlk oyunla hemen hemen aynı kaliteye sahip bir yapıya sahip. Tabi ki ilk oyunda olan birçok hata giderilmiş. Karakter detaylamaları falan gayet yerinde. Fakat senaryo biraz yetersiz. Rapture gibi bir şehre daha güzel bir hikâye kurabilirlerdi. Oyunun en iyi yönü ise sesleri ve müzikleri. Arka plandaki müzik ortamla son derece uyumlu. Sizi tamamen karamsarlığa, umutsuzluğa sürükleyebiliyor. Bioshock’un atmosferi bile sizi korkutmaya yetiyor diyebilirim. Eğer gerilim tarzı oyunları seviyorsanız Bioshock 2’yi mutlaka deneyin, sevmiyorsanız bile Bioshock 2’yi mutlaka deneyin. Unutmayın… Herkes oyun oynar!
Bayonetta (XBox360) İnceleme
Aksiyon oyunlarında genel olarak başkahraman olarak erkek karakterler seçilir. Piyasadaki en iyi aksiyon oyunları baktığımızda başroldeki karakterin hep erkek olduğunu görürüz. Mesela, God of War, Assassin’s Creed, Devil May Cry bu erkek ana karakter olayına verebileceğimiz örneklerden sadece bir kaçı. Oyunlardaki başkarakterlerimizin erkek olması aslında gayet normal bir durum. Şeytanlarla, iblislerle, şövalyelerle birebir dövüşürken kaslı pazulu bir erkek yerine bayan bir karakterin olması herhalde pek uygun olmazdı. God of War 3’te Kratos’un o meşhur kafa koparma sahnesinde bir bayanın olduğunu düşünsenize? Gerçekten enteresan olurdu. Tabi oyun dünyasında hiç bayan karakterler yok demiyorum. Tomb Raider, Blood Rayne gibi dişi karakterlerde bir hayli hırçın ve seksilerdi. Özellikle Blood Rayne, daracık sexsi kıyafeti, kızıl düz saçlarıyla son derece dikkat çekici bir vampirdi. Şimdilerde ise Sega firması Blood Rayne’in o sexsiliğini bizlere unutturacak, hatta Rayne’de kimmiş dedirtecek bir karakterle tanıştırdı. Bayonetta…
Bayonetta oyunu duyurulduğundan buyana, konusu ve görselleriyle olduğu kadar, oyunun başkarakteri olan Bayonetta ile de adından bir hayli söz ettirdi. Şimdi gelin bu öldürücü güzelliğin içinde saklı olan hikâyeyi beraberce hatırlayalım ve nasıl bir oyunun bizleri beklediğini görelim.
Karanlık Tarafın Aydınlık Yüzü
Bayonetta’nın hikâyesi fantastik bir dünyada geçiyor. Yani vampirlerin, iblislerin, dev yaratıkların olduğu kurmaca bir dünya. Bu dünyada ise iyilik ve kötülük arasındaki dengeyi sağlayan iki temel güç bulunuyor. Bu güçlerden Lumen Bilgeleri iyi tarafı, Umbran Cadıları ise kötü tarafı temsil ediyor. Aslında kötü tarafı temsil etmesinden kasıt, hep kötülük yapan, dünyayı yakıp yıkan, insanlara zulüm eden manasında değil. Umbran Cadılarının tek görevi iyiliğin karşısında kötülük dengesini sağlamak. Bu iki temel güç birbirlerinin işlerine karışmadan barış içinde görevlerini yerine getirmektedirler. Fakat bir gün Lumen Bilgeleri, çok fazla kötülük olduğunu savunarak, Umbran Cadıları’na savaş açar. Bu savaş sonucunda neredeyse bütün Umbran Cadıları yok olur. İçlerinden sadece birkaç tanesi hayatta kalmayı başarır. Bu cadılardan biride Bayonetta’dır. Bayonetta’nın amacı ise dünyada alt üst olan dengeyi yeniden sağlayabilmektir.
İşte oyunumuzun sahip olduğu ana hikâye bu şekilde özetlenebilir. Zira Bayonetta’yı önceden inceleme şansına sahip olan bazı yabancı siteler oyunun hikâye yönünden zayıf olduğunu savunmuşlardı. Açıkçası bende oyunu oynadıktan sonra bu hisse kapıldım. Oyunu bitirdikten sonra kendinizi boşlukta hissediyorsunuz. Yani sanki her şey bitmemiş, eksik olan birçok şey varmış gibi hissediyorsunuz. Ya da bu benim şahsi düşüncem ama mutlaka bana katılan oyuncu arkadaşların olacağını düşünüyorum. Neyse, sizlere spoiler vermeden oyunun içeriğinden biraz bahsetmeye başlayalım.
Öldürücü Bir Güzellik
Bayonetta üçüncü tekil görüş açısına sahip yani tps tarzında bir yapım. Oyunda karşımıza ufak tefek bulmacalar çıksa bile genel amacımız karşımıza çıka Lumen Bilgeleri’ni haklamak. Bunu yaparken ise kendimize has dövüş sitilimiz ve silahlarımız mevcut. Bayonetta silahlarını genelde akrobasi hareketleri eşliğinde kullanan bir karakter. Yani karşınıza bir düşman çıktığında, karakteriniz hemen silahını çıkartıp adamın kafasına sıkmıyor. Onun yerine, sizin belirleyeceğiniz bir hareketle, mesela takla atarken silahıyla düşmanını vuruyor. Bu da haliyle oyuna bir hayli renk getiriyor. Oyunda karakterimizin özel güçleri de mevcut. Bildiğiniz gibi Bayonetta bir cadı. O yüzden düşmanlarını çeşitli yollarla da öldürebilme yeteneğine sahip. Bayonetta’nın sahip olduğu en önemli silahı ise saçları. Karşınıza güçlü düşmanlar çıktığında, bu özellik sayesinde Bayonetta’nın saçlarından dev bir canavar çıkartabilir ve rakibinizi kolayca alt edebilirsiniz. Ben bu özelliğinizi bölüm bosslarında kullanmanızı öneririm. Çünkü bu gücünüzü kafanıza her estiğinde kullanamıyorsunuz. Bunun için bir bar var ve düşmanlarınızı pataklayarak o barı doldurmak zorundasınız. Bayonetta’nın sahip olduğu diğer bir cadı özelliği ise Which Time adında, Max Payne’deki oyunu yavaşlatmaya yarayan Bullet Time özelliğine benzeyen bir güç. Which Time gücünüzü kullandığınızda sizin haricinizde etrafınızdaki bütün düşmanlarınız yavaşlıyor ve onları kolayca öldürebiliyorsunuz.
Oyunda en çok kullanacağınız dövüş sistemi ise Bayonetta’nın ölümcül tekmeleri olacaktır. Zaten etrafınızda düşmanlar toplandı mı sizin tek yapmanız gereken tuşa basmak, gerisini Bayonetta hallediyor. Ayrıca oyundaki dövüş sisteminde çevre ile etkileşimde düşünülmüş. Düşmanlarınızı, etraftaki araçlardan yararlanarak da öldürebiliyorsunuz. Mesela bir sıkıştırma makinesine düşmanınızı sokarak, kolu çevirip onu orada sıkıştırarak öldürebiliyorsunuz. Oyunda bunun gibi size yardımcı olabilecek bir sürü araç mevcut.
Bayonetta’da karşınıza birçok düşman çeşidi çıkıyor. Bunlar genelde sizi fazla zorlamayacak türden basit Lumen askerlerinden oluşuyor. Fakat bölüm sonlarında sizi dev boyutta bosslar bekliyor. Bu bosslara karşı yukarıda bahsettiğim cadı özelliklerinizden faydalanabilirsiniz. Eğer cadı güçlerinizi boş yere basit düşmanlarınızda tükettiyseniz, bu dev yaratıklar sizi bir hayli zorlayabilir.
Oyunda öldürdüğünüz her düşman size halo adında bir şey bırakıyor. Bu halolar God of War’daki orblara benziyor. Halolarla silahlarımızı ve güçlerimizi geliştirebiliyor ayrıca kendimize yeni silahlarda alabiliyoruz. Aldığımız yeni silahlar ve geliştirdiğimiz güçlerimizle Bayonetta bizlere çok farklı hareketler sunabiliyor. Böylece oyunda sıkılmanızda söz konusu olmuyor.
Genel Yorum
Bayonetta piyasaya çıkmadan önce hit bir yapım olacağını zaten bizlere hissettirmişti. Oyun görsel yönden gayet başarılı bir yapıya sahip. Karakter çizimleri, çevre detaylamaları gerçekten çok başarılı olmuş. Arka plandan gelen müziklerde bir hayli gaza getirici. Oyunu oynarken kendinizi müziğinde etkisiyle o atmosfere kaptırıveriyorsunuz. Eğer oyunu satın almadan önce denemekte yarar var diyorsanız PlayStation Network ve XBox Live üzerinden Bayonetta’nın demosunu indirebilirsiniz. Benim düşüncem eğer bir konsol sahibiyseniz mutlaka Bayonetta oyununu arşivinize katmanızı öneririm. Unutmayın… Herkes oyun oynar!
Battlefield: Bad Company 2 (PC) İnceleme
Activision’un Modern Warfare 2 ile yaşadığı büyük başarı, rakiplerinin de iştahını kabarttı. Hani bir söz vardır, “rekabet daha kaliteli ürünlerin ortaya çıkmasını sağlar” diye, işte o misal EA’de, Activision’un MW2 fırtınasından sonra atağa kalktı ve Battlefield: Bad Company 2 ve yeni Medal of Honor çalışmalarına hız verdi. Oyunculuk mazisi biraz eski olanlar bilirler, eskiden 2. Dünya Savaşı oyunları denildi mi akla ilk olarak MOH serisi gelirdi. Fakat zamanla COD bu tahtı ezeli rakibinin elinden aldı ve onu tarihin tozlu sayfalarına yolladı. EA çeşitli girişimlerde bulunsa bile tahtını geri almayı başaramadı. Çünkü yaptıkları fps oyunları genel olarak COD’un gerisindeydi. Tabi ki EA gibi bir firmanın pes etmesi düşünülemezdi. EA’nin zaten Battlefield serisiyle multiplayer (online) fps alanındaki üstünlüğü herkes tarafından biliniyordu. Fakat firma sadece bununla yetinmek istemiyor, yıllar önce COD’a kaptırdığı tacını da geri almak istiyordu. İşte buna istinaden yeni Medal of Honor oyununu duyurdu. Yeni gelen MOH oyununun öncesinde de Battlefield: Bad Company 2 oyunuyla bizlere ne kadar iddialı bir yapımla geri döneceğini de bir nevi ispatlamış oldu. Bad Company 2’nin içine koyulan 5 saatlik tekli oyunculu senaryo modu bile EA’nin artık bu işi ciddiye aldığının en iyi göstergesi. Şimdi gelin bakalım, eski kral oyununda ne gibi değişikliklere gitmiş bir göz atalım.
Online Fps Kralı: Battlefield Serisi
Öncelikle Battlefield serisi hakkında kısa bir bilgi vereyim. Battlefield aslında online multiplayer temeline dayanan bir yapım. Serinin son iki oyunu Bad Company ve Bad Company 2 haricinde ki diğer yapımlarda tekli oyuncu modu yok. Diğer bir deyişle ilerlemeli olarak oynayabileceğimiz single player modu sadece son iki Battlefield oyununda mevcut. Tabi bu yapımlardaki senaryo modlarıda o kadar kapsamlı, derin hikâyelere sahip değiller. Çünkü Battlefield’ın tarzı bu değil. Az öncede bahsettiğim gibi Battlefield online multiplayer üzerine kurulmuş bir seri. Her ne kadar tek kişilik mod üzerine şekillendirilmiş bir oyun olamasa da Bad Company 2’nin senaryo moduda gayet başarılı diyebilirim. Şimdi gelin Bad Company 2’nin senaryo moduna, oynanışına, seriye getirdiği yeniliklere yakından bir bakalım.
Savaş Değil, Operasyon
Bad Company 2’de Aurora adında gizli bir silahın peşinden gidiyoruz. Oyun boyunca bu silahı bulabilmek adına dünyanın farklı bölgelerindeki operasyonlara katılıyoruz. Oyunda 4 kişilik gruptan Marlowe adında bir askeri yönetiyoruz. BC2’nin senaryo modu bundan ibaret diyebilirim.
Oyuna ilk girdiğimizde karakterimizin gözünden bir giriş videosu izliyoruz. Aslında bu videodan da aslında bir savaşta değil, bir operasyonda olduğumuzu rahatça anlayabiliyoruz. İzlediğimiz bu videonun ardından kontrol bizim elimize geçiyor. BC2’de diğer oyunlar gibi bir eğitim turu mevcut değil. Hani COD oyunlarında genelde oyuna askeri bir kışlada başlar ardından atış talimi, bomba atma vb. şeyleri öğrenirdik. BC2’de ise böyle bir durum söz konusu değil. Direk aksiyonun içine giriyoruz diyebilirim. Sadece gireceğimiz ilk etkileşimlerde ekrana hangi tuşa basmamız gereken bir yazı geliyor. Mesela ilk eğilerek geçmemiş gereken yerde ekrana, eğilmek için şu tuşa basın tarzında bir yazı geliyor. Bu kısımları geçtikten sonra ise oyun size kalitesini belli ediyor. Oyundaki patlamalar, tepenizden geçen uçaklar, etrafınızda paramparça olan yapılar. Bunlara durup baktığınızda EA bu sefer gerçekten iyi bir iş çıkarmış diyorsunuz.
İlk görevinizi tamamladıktan sonra BC2 hakkında da yeterli bilgiye sahip olmuş oluyorsunuz. Silah nasıl kullanılır, yedekteki silah nasıl seçilir, yerdeki silahlar nasıl alınır, bomba nasıl atılır vb. temel öğeleri öğrenmiş oluyorsunuz. Bad Company 2 bir hayli geniş bir silah yelpazesine sahip. Oyundaki 5 saatlik senaryo modu boyunca aşağı yukarı 20 çeşit silahla karşılaşıyorsunuz. Tabi her bölümde farklı silahlar oluyor. Yani 20 silahın, 20’si de aynı bölümde karşınıza çıkmıyor. Bunlar oyundaki bölümlere 3’er, 4’er yerleştirilmiş durumda. BC2’de ki silah yelpazesi bir hayli geniş olsa bile yanımızda sadece 2 adet silah taşıyabiliyoruz. 2 adet silahın yanında ayriyeten bomba, sis gibi mühimmatlarda taşıyabiliyoruz. Oyundaki cephanemizi ise öldürdüğümüz düşmanların üzerlerinden veya çeşitli odalardaki cephaneliklerden tedarik edebiliyoruz. Zaten BC2’de genel olarak mermi sıkıntısı çekmiyoruz. Çünkü sürekli bir çatışma halinde oluyoruz. Sürekli çatışma halinde olduğunuz bir yapım sizi sıkabilirdi. EA’de bunu düşünerek araya bazı alternatifler koymayı ihmal etmemiş. Oyunda birçok aracı kullanabiliyor olmamız oyunu tekdüzelikten kurtarmayı başarmış. Arazi araçlarından, kar motoruna kadar birçok araç BC2’de bizleri bekliyor.
4 Kişilik Dev Bir Ordu
Yazımın başlarında sizlere 4 kişilik bir grubun üyesi olduğumuzu söylemiştim. Oyunda bütün operasyonlara bu grupla katılıyoruz. Bizim haricimizdeki diğer 3 askerde bu operasyonlarda varını yoğunu ortaya koyuyor demek her halde pekte yanlış olmaz. EA’nin DICE çalışanları yapay zeka açısından gerçekten çok iyi iş çıkarmışlar. Yanımızdaki askerler düşman geldi mi bizim ateş etmemizi beklemiyorlar. Direk silahlarını doğrultup ateş etmeye başlıyorlar. Ya da sizin önden gitmenizi bekleyip ortalığı temizlediğinizde arkanızdan gelmiyorlar. Onlarda sizinle birlikte çatışmalara giriyor, yükünüzü bir hayli hafifletiyorlar. Hatta şöyle bir şey denemenizi öneririm. Oyunun başlarında grubun biraz gerisinde kalın. Diğer 3 askerin karşınıza çıkan bütün düşmanları temizlediğini göreceksiniz.
Grubumuzdaki adamların yapay zekâları gerçekten iyi düşünülmüş. Gayet zeki ve tutarlı hareket ediyorlar. Fakat düşmanlarımız için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Genel olarak karşımıza geçip bize ateş etmeyi seçiyorlar. Tabi oynadığınız zorluk seviyesini hard yaparsanız, siper alıp size bombada fırlatabiliyorlar. Yinede yanımızdaki askerler kadar zeki davranamadıkları açıkça belli oluyor.
Bad Company 2…
Oyunun genel olarak oynanışından da biraz bahsedelim. BC2’de de yeni nesil oyunlarda olduğu gibi bir can barına sahip değiliz. Yoğun ateş altında kaldığımız zaman ekran kızarıyor. Ateş almayan bir yere sızıp saklandığımızda ise iyileşiyoruz. Oyunun ilk bölümünde ise silah ve mermi göstergelerimizde mevcut değil. Sonraki bölümlerde ise bu göstergeler ekranın sağ alt köşesinde görünmeye başlıyor. Tekrar belirtiyorum, sadece ilk bölümde mermi ve silah göstergemiz gözükmüyor.
BC2’de genel olarak ekranın sol alt köşesinde mini bir haritamız oluyor. Fakat bu harita her görevde mevcut değil. Bazı görevlerde oluyor, bazılarında ise olmuyor. Gerçi bu haritaya pek ihtiyacımız olmuyor. Zaten gitmemiz gereken yer ekranda dörtgen şekliyle bizlere gösteriliyor. BC2’de öyle kaybolunacak bir bölüm olmadığını da göz önünde bulundurursak, tek yapmamız gereken düşmanlarımızı öldürüp dümdüz ilerlemek diyebilirim.
BC2’deki bölüm tasarımları da bir hayli başarılı olmuş diyebilirim. Çevre tasarımları çok gerçekçi duruyor. Ormanda gerçekleştirdiğiniz bir operasyonda yanı başınızdaki yapraklara baktığınızda aynı gerçekmiş hissine kapılıyorsunuz. Ya da karla kaplı bir düzlükte araba sürdüğünüzde etrafınızın beyaza bürünmesi gibi detaylar gerçekten BC2’nin görsel yönden de ne denli kaliteli bir yapım olduğunu bizlere ispatlıyor.
Online Fps Keyfi
Eğer Bad Company 2’nin orijinal bir kopyasını almaya karar verirseniz birbirinden farklı multiplayer modlarıda sizleri bekliyor. BC2’de Deathmatch, Rush, Conquest gibi birbirinden farklı oyun modları mevcut. Bu modlarda, bayrak kapmaca, alan savunma, karşılıklı çatışma gibi oyunlar var. Bunlardan istediğiniz birini seçerek dünyadaki diğer oyunculara karşı oynama şansına sahipsiniz. Online BC2 oynarken kazandığınız puanlarla da yeni silahlar açabilir, kullandığınız araçlara yeni aparatlar ekleyebilirsiniz. BC2’nin multiplayer haritaları da bir hayli geniş bir alana sahip. Tek kişilik modda gördüğümüz alanlara benzer olan haritalarda rakiplerimize karşı verdiğimiz mücadelenin tadı gerçekten bambaşka.
Genel Yorum
Battlefield Bad Company 2 online temelli bir oyun olmasına rağmen oyunculara sunduğu tek kişilik hikaye moduda son derece tatmin edici diyebilirim. Yapım o kadar sürükleyici ki ortalama 5 saat süren senaryo modunu bir oturuşta bitirebilirsiniz. Grafiksel olarak, görsel olarak gerçekten kaliteli bir yapım olan BC2 ne yazık ki müzik yönünden aynı başarıyı gösteremiyor. Aslında bunun nedeni oyunda neredeyse hiç müzik olmamasından da kaynaklanıyor olabilir. Tamam, oyunun ses olayı gerçekten iyi, mermi sesleri olsun, patlama sesleri olsun, silah sesleri olsun çok gerçekti bir şekilde oyuna aktarılmış. Fakat insan böyle aksiyonun içine girdiğinde arka fondan azda olsa bir şeyler duymak istiyor. BC2’de ise tek duyduğumuz patlama ve silah sesleri. Bunun haricinde de BC2’de ben pek bir eksik göremedim. Belki senaryo biraz daha derinleştirilebilirdi, oyun süresi uzatılabilirdi ama bu kadarı da kafi diye düşünüyorum. EA zamanında MW2’ye rakip olacak kalitede bir oyun yapıyoruz derken gerçektende ciddiymiş. Zira BC2 online oyun yerine tek kişilik moda önem veren bir yapıya sahip olsaydı, COD’u tahtından edebilirdi. Böyle kaliteli bir yapımın ardından bakalım EA bizlere nasıl bir MOH oyunu sunacak. Gerçekten merak etmeye başladım. BC2’yide sizlere şiddetle tavsiye ederim. Unutmayın… Herkes oyun oynar!
StarCraft II (PC) İnceleme
Öyle bir oyun düşünün ki, çıkış tarihinin üzerinden 10 yıl geçmiş olsa bile, hala sevilerek oynanabilen bir yapım olsun. Öyle bir oyun düşünün ki, yıllara meydan okuması şöyle dursun, üzerine gelen onca yapıma rağmen hala bir numara olsun. Öyle bir oyun düşünün ki, ikincisi çıktığı zaman, hayranları, fanları o oyunun ikincisini ellerine aldıkları zaman göz yaşlarına boğulsun. Evet... Pek çoğunuzun da tahmin edebildiği gibi StarCraft'tan bahsediyorum. Tüm dünyayı kasıp kavuran, gelmiş geçmiş en iyi RTS oyunlarından biri olarak kabul edilen StarCraft'ın ikinci oyunu nihayet piyasaya sürüldü.
Duyurulduğundan bu yana, merakla beklenen, yayımlanan her videosu, görseli olay olan StarCraft 2, 27 Temmuz gecesi Türkiye'de de satışa sunuldu. Satışa sunulduğu gece, birçok oyun sever mağazaların önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Evet, hem de Türkiye'de. Doğrusu böyle olaylara ülkemizde pekte alışık değiliz. Ama sanırım söz konusu, StarCraft gibi bir efsanenin devamı olunca, asla olmaz dediğimiz sahnelerle bile karşılaşabiliyoruz. Peki neydi StarCraft 2'yi bu kadar özel kılan? Neydi, yurdumun insanını gece gece sokağa döken? Eğer sizde bu soruların yanıtını merak ediyorsanız, gelin StarCraft 2'nin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkalım.
Protoss, Zerg and Terran!
Herhalde StarCraft oynayıpta bu üç ırkı bilmeyeniniz yoktur. Blizzard aynı ilk oyunda olduğu gibi, StarCraft 2'de de bu üç ırkla karşımıza çıkıyor. İlk oyunun senaryo modunda, Protoss, Zerg ve Terran ırkları için toplamda 30 adet görev mevcuttu. Yani diğer bir değişle her ırk için 10 adet ana görevimiz vardı. StarCraft 2'de ise sadece Terran ırkına ait bir senaryo moduna sahibiz. Hemen sinir yapıp, Zerg ve Protoss nerede diye celallenmeyin =) Oyunun gelişim sürecini az çok takip eden herkes bu iki ırka ait senaryo modlarının ek paket olarak oyuna sonradan dahil edileceğini zaten biliyordur. Bilmeyen okurlarımızda bu incelememiz vasıtasıyla bu ufak detayı öğrenmiş oldular. Oyunumuzun senaryo kısmına dönecek olursak, StarCraft 2'de sadece Terran ırkına ait bir senaryo modunun olması, elbette oyun süresinin kısalacağı gibi bir anlam teşkil etmiyor. Blizzard her ne kadar senaryo modunda ırk sayısını 3'ten 1'e düşürmüş olsa bile, ana görevler konusunda bir değişikliğe gitmemiş. StarCraft 2'de de aynı ilk oyunda olduğu gibi 30 adet ana göreve sahibiz.
StarCraft 2'nin senaryosu da ilk oyundakiyle kısmen de olsa benzerlikler gösteriyor. İlk oyunu oynayanlarında bildiği gibi, Arcturus Mengsk ile Terran Birliğini yenmeye çalışıyorduk. StarCraft 2'de ise Raynor olarak Dominionları alt etmeye çabalıyoruz. Tabi bunu yaparken tek düşmanımız Dominionlar olmuyor. Zaman zaman Zerg lideri Kerringen'in saldırılarına karşıda savunma yapmamız gerekebiliyor. Oyunun senaryosu, araya giren son derece kaliteli videolarla oyunculara sunuluyor. Bir görevi tamamladığımızda Operasyonun komutasını sağladığımız Raynor'a ait olan Hypreion adlı gemiye gidiyoruz. Bu ara videoların büyük bir kısmı da bu gemide geçiyor. Ayrıca, oyunun yapımcıları bu gemiyi dolaşmamıza da olanak sağlamışlar. Girebileceğimiz bir kaç farklı oda bulunan güvertede, dilersek oyun makineleriyle mini oyunlar oynayabilir, dilersek e TV'den oyunla ilgili eğitim videolarını izleyebiliriz. Bu özellik gerçekten çok iyi düşünülmüş ve oyuna ayrı bir hava kazandırmış.
Seneler Sonra Yeniden Eski Dostlarla
Blizzard StarCraft 2'yi bazı yönlerden oldukça geliştirmiş olsa bile, bazı unsurlara pek dokunmamış. Örneğin oyun oynanış dinamikleri bakımından ilk oyunla birebir benzerlikler taşıyor. Elbette bu serinin ilk oyunun oynamış olanlar için çok çok iyi bir şey. Ayrıca StarCraft 2'de ilk oyunda çok popüler olan Vikings, Medics, Goliaths ve Firebats gibi birliklere de yer verilmiş. Üstelik yenilenen upgrade seçenekleriyle bu birliklerinizi eskisinden çok daha güçlü bir hale getirme imkanına da sahipsiniz. Ayrıca, StarCraft 2'de Protoss ve Zerg ırklarına aitte bir takım upgradelere sahipsiniz. Bu upgradeleri yaptığınız takdirde bu ırklara ait olan bazı gemileri ve envanterleri üretebilme şansına erişiyorsunuz.
Ayrıca oyundaki araştırma ve üretim hızları da bir hayli arttırılmış. İlk oyunda bir araştırma yapmaya başladınız mı saatler geçmek bilmiyordu. StarCraft 2'de ise bu süre çok daha kısa bir hale getirilmiş. Bu oldukça olumlu bir gelişme diyebilirim. En azından bu özellik sayesinde hızlı bir şekilde gelişip, oyundan daha fazla zevk alabilirsiniz. Böylece size verilen görevleri daha kısa sürede yerine getirip daha fazla kredi kazanabilirsiniz. Daha sonra kazandığınız bu kredilerle ((ki) bu krediler StarCraft 2'de para yerine geçiyor ) bina vb. ünitelerde yardım amaçlı kullanabileceğiniz yeni itemler satın alabilirsiniz. Kısacası, StarCraft 2'de hiç sıkılmadan, her an yep yeni şeyler keşfedebilirsiniz.
Genel Yorum
Blizzard, StarCraft 2'yi ilk ertelediği zaman yaptığı açıklamada; " Şimdi bize kızanlar olabilir, fakat oyunu alıp oynadıklarında bu ertelemenin hakkını verdiğimizi görecekler " şeklinde bir söylemde bulunmuştu. Ben StarCraft 2'yi oynadığımda, gerçektende Blizzard'a hak verdim. StarCraft 2'ye neresinden bakarsanız bakın bir rts oyunu olarak son derece kaliteli bir çizgiye sahip. Oyun görsel yönden her an sürprizlerle dolu. Bir görevde sizleri karın ortasına götürürken, diğer görevde uçsuz bucaksız çöllere, ya da derin sonu olmayan karanlık mağaralara götürebiliyor. Ayrıca StarCraft 2'de mevcut olan gece gündüz döngüsüde oynanışa ayrı bir tat katıyor. Dakikalar ilerledikçe (oyunda bu saatler oluyor) değişen gölge boyları, kararan ortamı aydınlatan lazer silahları son derece ilgi çekici bir atmosferi bizlere sunuyor. Bunların yanında hikaye akışını sağlayan, yukarıda da bahsettiğim, son derece kaliteli ara videolarda, sizleri, gerçek bir film izliyormuşsunuz havasına sokuyor. İlkten göze karmaşık gelen fakat zamanla alışacağınız savaş ortamı da gayet iyi dizayn edilmiş yapıya sahip. Kaliteli görselleriyle, hayranlarını hayal kırıklığına uğratmayacak olan StarCraft 2, ses yönündende aynı kaliteye sahip diyebiliriz. Neredeyse her bir üniteye ayrı tonlamalar kullanılmış. Sonradan hepsi kulağınıza aynıymış gibi gelse bile, oyuna ilk girdiğinizde bunu rahatlıkla hissedebiliyorsunuz. Uzun lafın kısası, StarCraft 2'yi bu kadar beklediğimize değmiş. Fazla söze gerek yok. Unutmayın! Herkes Oyun Oynar!
Duyurulduğundan bu yana, merakla beklenen, yayımlanan her videosu, görseli olay olan StarCraft 2, 27 Temmuz gecesi Türkiye'de de satışa sunuldu. Satışa sunulduğu gece, birçok oyun sever mağazaların önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Evet, hem de Türkiye'de. Doğrusu böyle olaylara ülkemizde pekte alışık değiliz. Ama sanırım söz konusu, StarCraft gibi bir efsanenin devamı olunca, asla olmaz dediğimiz sahnelerle bile karşılaşabiliyoruz. Peki neydi StarCraft 2'yi bu kadar özel kılan? Neydi, yurdumun insanını gece gece sokağa döken? Eğer sizde bu soruların yanıtını merak ediyorsanız, gelin StarCraft 2'nin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkalım.
Protoss, Zerg and Terran!
Herhalde StarCraft oynayıpta bu üç ırkı bilmeyeniniz yoktur. Blizzard aynı ilk oyunda olduğu gibi, StarCraft 2'de de bu üç ırkla karşımıza çıkıyor. İlk oyunun senaryo modunda, Protoss, Zerg ve Terran ırkları için toplamda 30 adet görev mevcuttu. Yani diğer bir değişle her ırk için 10 adet ana görevimiz vardı. StarCraft 2'de ise sadece Terran ırkına ait bir senaryo moduna sahibiz. Hemen sinir yapıp, Zerg ve Protoss nerede diye celallenmeyin =) Oyunun gelişim sürecini az çok takip eden herkes bu iki ırka ait senaryo modlarının ek paket olarak oyuna sonradan dahil edileceğini zaten biliyordur. Bilmeyen okurlarımızda bu incelememiz vasıtasıyla bu ufak detayı öğrenmiş oldular. Oyunumuzun senaryo kısmına dönecek olursak, StarCraft 2'de sadece Terran ırkına ait bir senaryo modunun olması, elbette oyun süresinin kısalacağı gibi bir anlam teşkil etmiyor. Blizzard her ne kadar senaryo modunda ırk sayısını 3'ten 1'e düşürmüş olsa bile, ana görevler konusunda bir değişikliğe gitmemiş. StarCraft 2'de de aynı ilk oyunda olduğu gibi 30 adet ana göreve sahibiz.
StarCraft 2'nin senaryosu da ilk oyundakiyle kısmen de olsa benzerlikler gösteriyor. İlk oyunu oynayanlarında bildiği gibi, Arcturus Mengsk ile Terran Birliğini yenmeye çalışıyorduk. StarCraft 2'de ise Raynor olarak Dominionları alt etmeye çabalıyoruz. Tabi bunu yaparken tek düşmanımız Dominionlar olmuyor. Zaman zaman Zerg lideri Kerringen'in saldırılarına karşıda savunma yapmamız gerekebiliyor. Oyunun senaryosu, araya giren son derece kaliteli videolarla oyunculara sunuluyor. Bir görevi tamamladığımızda Operasyonun komutasını sağladığımız Raynor'a ait olan Hypreion adlı gemiye gidiyoruz. Bu ara videoların büyük bir kısmı da bu gemide geçiyor. Ayrıca, oyunun yapımcıları bu gemiyi dolaşmamıza da olanak sağlamışlar. Girebileceğimiz bir kaç farklı oda bulunan güvertede, dilersek oyun makineleriyle mini oyunlar oynayabilir, dilersek e TV'den oyunla ilgili eğitim videolarını izleyebiliriz. Bu özellik gerçekten çok iyi düşünülmüş ve oyuna ayrı bir hava kazandırmış.
Seneler Sonra Yeniden Eski Dostlarla
Blizzard StarCraft 2'yi bazı yönlerden oldukça geliştirmiş olsa bile, bazı unsurlara pek dokunmamış. Örneğin oyun oynanış dinamikleri bakımından ilk oyunla birebir benzerlikler taşıyor. Elbette bu serinin ilk oyunun oynamış olanlar için çok çok iyi bir şey. Ayrıca StarCraft 2'de ilk oyunda çok popüler olan Vikings, Medics, Goliaths ve Firebats gibi birliklere de yer verilmiş. Üstelik yenilenen upgrade seçenekleriyle bu birliklerinizi eskisinden çok daha güçlü bir hale getirme imkanına da sahipsiniz. Ayrıca, StarCraft 2'de Protoss ve Zerg ırklarına aitte bir takım upgradelere sahipsiniz. Bu upgradeleri yaptığınız takdirde bu ırklara ait olan bazı gemileri ve envanterleri üretebilme şansına erişiyorsunuz.
Ayrıca oyundaki araştırma ve üretim hızları da bir hayli arttırılmış. İlk oyunda bir araştırma yapmaya başladınız mı saatler geçmek bilmiyordu. StarCraft 2'de ise bu süre çok daha kısa bir hale getirilmiş. Bu oldukça olumlu bir gelişme diyebilirim. En azından bu özellik sayesinde hızlı bir şekilde gelişip, oyundan daha fazla zevk alabilirsiniz. Böylece size verilen görevleri daha kısa sürede yerine getirip daha fazla kredi kazanabilirsiniz. Daha sonra kazandığınız bu kredilerle ((ki) bu krediler StarCraft 2'de para yerine geçiyor ) bina vb. ünitelerde yardım amaçlı kullanabileceğiniz yeni itemler satın alabilirsiniz. Kısacası, StarCraft 2'de hiç sıkılmadan, her an yep yeni şeyler keşfedebilirsiniz.
Genel Yorum
Blizzard, StarCraft 2'yi ilk ertelediği zaman yaptığı açıklamada; " Şimdi bize kızanlar olabilir, fakat oyunu alıp oynadıklarında bu ertelemenin hakkını verdiğimizi görecekler " şeklinde bir söylemde bulunmuştu. Ben StarCraft 2'yi oynadığımda, gerçektende Blizzard'a hak verdim. StarCraft 2'ye neresinden bakarsanız bakın bir rts oyunu olarak son derece kaliteli bir çizgiye sahip. Oyun görsel yönden her an sürprizlerle dolu. Bir görevde sizleri karın ortasına götürürken, diğer görevde uçsuz bucaksız çöllere, ya da derin sonu olmayan karanlık mağaralara götürebiliyor. Ayrıca StarCraft 2'de mevcut olan gece gündüz döngüsüde oynanışa ayrı bir tat katıyor. Dakikalar ilerledikçe (oyunda bu saatler oluyor) değişen gölge boyları, kararan ortamı aydınlatan lazer silahları son derece ilgi çekici bir atmosferi bizlere sunuyor. Bunların yanında hikaye akışını sağlayan, yukarıda da bahsettiğim, son derece kaliteli ara videolarda, sizleri, gerçek bir film izliyormuşsunuz havasına sokuyor. İlkten göze karmaşık gelen fakat zamanla alışacağınız savaş ortamı da gayet iyi dizayn edilmiş yapıya sahip. Kaliteli görselleriyle, hayranlarını hayal kırıklığına uğratmayacak olan StarCraft 2, ses yönündende aynı kaliteye sahip diyebiliriz. Neredeyse her bir üniteye ayrı tonlamalar kullanılmış. Sonradan hepsi kulağınıza aynıymış gibi gelse bile, oyuna ilk girdiğinizde bunu rahatlıkla hissedebiliyorsunuz. Uzun lafın kısası, StarCraft 2'yi bu kadar beklediğimize değmiş. Fazla söze gerek yok. Unutmayın! Herkes Oyun Oynar!
StarCraft II (PC) Hileleri
Section 8 (PC) Hileleri
Oyunun ana menüsündeki "Dropship" seçeneğine girin, ardından önünüze gelen ekrandan da "Unlock Code"yi seçin ve açılan pencereye aşağıdaki kodları girin. | |
Kod | Sonuç |
17013214 | Captain's armor |
13374877 | Black Widow tüfeği |
Prince of Persia: Rival Swords (WII)
| ||||||||
|
Bayonetta (PS3) Hileleri
| ||||||||||||||
|
Mount & Blade (PC) Hileleri
Mount & Blade - PC Oyun klasörününden rgl_config.txt dosyasını açın ve cheat_mode = 0 yazan yeri, cheat_mode = 1 olarak değiştirin. | |
Kod | Sonuç |
CTRL + W | Her silaha 10 puan ekler |
CTRL + F5 | Sizin için savaşan yapay zeka |
CTRL + F4 | Tek vuruşta öldürme |
CTRL + H | Tam sağlık |
CTRL + X | Karakter ekranında 1000xp. ekler |
Max Payne 3 (PC) İnceleme
Max Payne ismini sanırım birçok oyuncu işitmiştir. Max Payne deri ceketi, iki elinde tuttuğu silahları ve bozuk olan psikolojisiyle hafızalara kendini kazımıştı. En azından Payne ismi geçtiğinde benim aklıma ilk gelenler bunlar oluyor. Ama birde bizleri oyunlarda ağır çekim yani "bullet time" modu ile tanıştıran ilk oyundur Max Payne. Özellikle adamların üzerine doğru atladığımızda ağır çekim moduna alıp düşmanlarımızı tek tek haklamanın keyfi bambaşkaydı. Son oyununun ardından geçen seneler tam bizlere Payne'i unutturmak üzereydi ki, Rockstar bizlerin sessiz çığlıklarını duyarak Max Payne 3'ü duyurdu. Duyurdu duyurmasına da kimdi bu Payne? Ne iş yapardı? Neydi bu adamın hikayesi? Neydi bozuk olan bu psikolojisinin sebebi? Aradan geçen seneler Payne'i ister istemez bizlere unutturmuştu. Aslında Max Payne bir çocuk babası, eşine son derece aşık şerefli bir polisti. Tek sahip olduğu, karısı, çocuğu ve doğrulardan hiç şaşmadan yaptığı mesleğiydi. Fakat Payne'in bu doğruluğu onu sonu görünmeyen bir tünele itti. Max işinden evine döndüğü o yağmurlu gecede başına geleceklerden habersiz bir şekilde evinin kapısını açtı ve içeri girdi. Ters giden bir şeyler vardı. Çocuğunun o neşeli sesi kulağına gelmiyordu, ortalık fazlasıyla sessizdi. Payne eşinin ve çocuğunun uyumuş olabileceği düşüncesiyle yatak odasına doğru ağır adımlarla ilerledi. Kapıyı açtı, bir anda yüzü allak bullak oldu. Odanın rengi eşinin ve çocuğunun kanlarıyla adeta kırmızıya bulanmıştı. İşte bu olaydan sonra Payne bir daha eskisi gibi olamadı. Eşinin ve çocuğunun intikamını almak için and içti. Tabi bu intikamın bedeli geriye kalan tek şeyini de kaybetmekti. Yani mesleğini....
İşte Max Payne ismi kendini bizlere bu hikaye ile tanıtmıştı. Fakat aradan geçen uzun yıllar Payne'i öylesine değiştirmiş ki, onu ilk gördüğümüzde "hayır bu Max değil, yalan söylüyorsunuz... O ... O... O öldü değil mi? Saklamayın bizden gerçekleri! Max bu olamaz" gibi düşünceler beynimizde dolaştı durdu. Genelleme olarak kullandım ama en azından benim yapımdaki Max Payne hayranları böyle düşünmüştür. Peki neydi Max'i bu kadar değiştiren? İşte bu sorunun cevabını oyunun geliştiricisinin anlattığı kadarıyla sizlere anlatayım. Buyurun Max Payne 3.
O Eski Halinden Eser Yok Şimdi...
Cidden eski Max Payne ve yeni Max Payne karakterlerini karşılaştırdığınızda arada uçuk bir fark olduğunu fark ediyorsunuz. Bir kere o güzelim saçlar gitmiş. Yüz hatları tamamen değişmiş. Payne kendine iyi bakmış ve vücudunu bir hayli geliştirmiş. Nerede bizim o eski cılız Payne, nerede üçüncü oyunda karşımıza çıkan iri vücutlu kaslı Payne. Max Payne 3, ikinci oyundan tam 12 yıl sonrasını bizlere anlatıyor. Sözü geçmişken üçüncü oyunun hikaye kısmından biraz bahsedelim. Payne yaşadığı acı olayları bir türlü unutamamış ve bu yüzden yaşadığı şehri terk ederek Brezilya'nın Sao Paulo kentine yerleşmiştir. Payne'in amacı burada yeni bir düzen eşliğinde, yepyeni bir hayata başlamaktır. Nitekim ilk adımı atarak kendisine iyi birde iş bulmuştur. Ne işimi? Tabi ki Max Payne gibi birisi pazarda domates satacak değil. Zengin bir ailenin korumasından sorumlu kişidir artık Payne. Yani eskisi gibi belanın tam ortasındadır. Çünkü bu zengin ailenin başı da Brezilya'nın en büyük mafyalarıyla ciddi şekilde beladadır. Zaten olaylarda bu paralellikte gelişecek gibi gözüküyor. Hikaye hakkında yapımcı firmanın verdiği bilgiler şu anlık bu kadar. Zaten oyun piyasaya sürüldüğünde geniş kapsamlı bir incelemeyle Payne'in hayatında değişen ne varsa sizlerle paylaşacağız. Şimdi ise oyunun genelinden oynanışından getirdiği yeniliklerden biraz bahsedelim.
Oyuna kazandıran yeniliklerden önce aynı kalan şeylerden bahsedelim. Karakterimiz tamamen değişmiş olsa bile, ilk iki oyunda olduğu gibi hala sağ ve sol eliyle aynı anda iki farklı silahı kullanabiliyor. Yani mesela bir elinde keleş dururken diğer elinde normal bir berettayla ateş edebiliyor. Tabi birde Max Payne oyunlarının olmazsa olmazı olan "bullet time" özelliği var. Bu özelliğimiz üçüncü oyunda da aynen devam ediyor. Üstelik artık siper alıp, siper aldığımız yerden ağır çekim modunda uçarak rakiplerimizi avlayabiliyoruz. Max Payne 3 yayımlanan ekran görüntüleri ve yapımcıların söyledikleri doğrultusunda hayli kaliteli bir yapım olacağa benziyor. Öyle ki Rockstar oyun için tasarlanan mekanlar için Brezilya'ya adamlarını yollamış ve oyunun geçeceği alanları fotoğraflayarak bunları oyuna birebir olarak aktarmış. Oyundaki karakter ve materyallerin birçoğu ise 3D tarama yöntemiyle oyuna aktarılmış. Oyun için ise Rage motoru tercih edilmiş. Fakat hemen belirtmeliyim ki oyunun yapımcısı, serinin ilk iki yapımına imzasını atan Remedy firması değil. Rockstar üçüncü oyun için kendi bünyesinden bir stüdyoyu görevlendirmiş. Max Payne 3 Rockstar Vancouver stüdyoları tarafından geliştiriliyor. Tabi yapılan bu değişiklik oyunun o eski tadını kaçırır mı orasını kestirmek güç.
Son Sözler...
Şu ana kadar Max Payne 3 ile ilgili paylaşılanları bu ön incelemede sizlere sunmaya çalıştım. Eğer Rockstar'ın vaat ettikleri doğru çıkarsa Max Payne 3 gayet kaliteli ve zevkli bir yapım olur. Rockstar gibi bir firmanın da öyle boştan sallamayacağını düşünürsek, serinin yeni oyunu bizler için bambaşka bir deneyim olacağa benziyor. Karakterimizin tamamen değişen yapısı, kalitesi bir hayli artan grafikler, oyuna yeni eklenen siper sistemleri ve tabi ki oyunun vazgeçilmezi olan yavaş çekim modu. Bakalım Max Payne 3 bizleri memnun edebilecek mi? Yoksa bazı oyunlar gibi şişirilip şişirilip sonra bizlerin bilgisayar ve konsollarında mı patlayacak bunu zamanı geldiğinde hep beraber göreceğiz. Eğer Max Payne 3 çıktığında alıp oynayacağım diyorsanız size tavsiyem öncelikle Max Payne ve Max Payne 2 oyunlarına şöyle bir göz atmanız olacaktır. Zira hikaye diğer oyunlardan bağımsız olsa dahi, karakterinizin geçmişi hakkında az çok bir bilginiz olur. Unutmayın... Herkes oyun oynar!
Batman: Arkham Asylum (PC) İnceleme
Süper kahraman denilince birçoğumuzun aklına belli başlı isimler gelir. Bunlar Superman, Spiderman, Wolwerine, İronman ve Batman’dir. Bu süper kahramanları tanınır kılan şey ise filmleri ve bu filmlerin aldığı hitlerdir. Tabi ki her filmi çıkan karakter bu denli bir üne kavuşamamıştır. Mesela Daredevil’ın da filmi çıkmıştır, çizgi filmleri gösterilmiştir ama beklenilen ilgiye kavuşamamıştır. Kuşkusuz süper kahramanların ilgi görmesindeki en önemli özelliklerinden biride karakterleridir. Tabi ki kalkıpta kör bir adamı süper kahraman diye millete tanıtırsan pek bir ilgi görmez. Yukarıda saydığım isimlerin karakterlerine baktığınızda ise genelde karizmatik, esprili ve ciddiyet sahibi karakterler olduğunu göreceksiniz. Mesela Wolwerine ciddi ve sinirli bir karakterdir. Tabi sinirli diyince birçoğunuzun aklına Hulk gelir. Marvel evreninin en güçlü ismi. Hulk’ı bende severim ama onu bir süper kahraman olarak görmüyorum. Çünkü gözü döndümü ne yaptığını bilmiyor kerata. Esprili ve komik dendiğinde ise Spiderman ve İronman ön plana çıkar. Fakat bu süper kahramanların arasında bir Batman vardır ki ciddiyetten hiç ödün vermez. Aslında diğerlerine bakıldığında bizim yarasa adamın öyle süperde bir gücü yoktur. Onu güçlü kılan cesareti ve kullandığı son derece üstün silahlarıdır.
Halkın İçinden Bir Süper Kahraman
Herhalde Batman’in filmlerini izleyip, oyunlarını oynayıp, yarasa adamın hikâyesini hala öğrenememiş biri yoktur. Zira her filminde Batman’in nasıl yarasalarla böyle haşır neşir olduğu anlatılır. Ben yinede bu hikâyeden yüzeysel olarak bahsetmek istiyorum. Bruce Wayne (Batman) çok ama çok zengin bir çocuktur. Yani babası zengin olduğu için babamın parası benim param diyerek okulda herkese hava atmakta, okulun en güzel kızlarını ayartmaktadır. Yaşı daha 8 olmasına rağmen Wayne her gece eve geç gelmekte, âlemlerden âlemlere akmaktadır. Yine böyle gecelerden birinde Wayne arkadaşlarıyla dışarı çıkmak için hazırlanırken, anne ve babası Wayne’i zorla bir operaya götürmüşlerdir. Tabi Wayne buna çok sinirlenmiş, opera boyunca somurtup durmuş ve içinden anne ve babasına sövüp durmuştur. Opera çıkışında ise Bruce Wayne’i Batman yapacak o üzücü olay gerçekleşmiştir. Anne ve babasını çeviren bir kapkaççı ikisini de öldürerek oradan uzaklaşmıştır. Küçük Wayne ise anne ve babasının ölü bedenleri başında, yağan yağmurla beraber ağlamaya başlamıştır. Wayne kafasını kaldırıp aya doğru baktığında uçan yarasa sürülerini görür ve Gotham şehrine bakarak şöyle der, “Bu şehir artık benim, bekle beni Gotham.” Sonrasını da zaten biliyorsunuz, yarasalarla yakınlaşan Bruce bütün kötü huylarından vazgeçerek Batman olmuş çıkmış. Hemen belirtiyim Batman’in insanları öldürmek istememesi işte buradan geliyor. Batman bu yüzden öldürmeye karşı. Küçükken annesi babası gözünün önünde öldürüldüğü için ya düşmanlarını etkisiz hale getiriyor ya da hapishanenin birine tıkıyor. Evet, Batman’in geçmişini de tanıdığımıza göre artık Rocksteady’nin bize büyük vaatlerde bulunarak hazırladığı Batman Arkham Asylum oyununun incelemesine geçelim.
Savunun Adiler, Tırsın Korkaklar, İyilerin Dostu, Kötülerin Düşmanı Batman Geliyor!
Batman Arkham Asylum PS3 ve Xbox360 için yaklaşık iki hafta önce piyasaya sürülmüştü. PC için biraz gecikmelide olsa nihayet raflardaki yerini aldı. Batman oyunundan, yapımcıların vaat ettikleri doğrultusunda beklentilerde bir hayli fazlaydı. Piyasaya sürülen demo ile oyunun yapımcılarının boş konuşmadığını anladık ve tam sürümünü merak ve heyecan eşliğinde beklemeye başladık. En azından ben bu şekilde bekledim diyebilirim. Benim gibi oyuncu arkadaşların olduğundan da eminim. Neyse bu kısmı fazla uzatmadan oyunun senaryosundan biraz bahsedelim.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki oyunun tamamı Arkham Asylum yani Arkham Tımarhanesi denilen yerde geçiyor. Buranın bir Tımarhane olduğuna bakmayın. Batman kimi yakaladıysa buraya tıkmış. Buraya Tımarhane yerine süper güçleri olan mahkûmların kapatıldığı bir hapishane demek daha doğru olur. Oyuna ilk başladığımızda Batman’in Batmobil ile hızlıca bir yere gittiğini görüyoruz. Bu arada polis telsizlerinden de Batman’in Joker’i yakaladığı ve Arkham Tımarhanesi’ne götürdüğü söyleniliyor. Sonra kamera Batmobil’in içini gösterdiğinde yan koltukta elleri bağlı bir şekilde uslu uslu oturan Joker’i görüyoruz. Meğerse bu fırtına öncesi sessizlikmiş. Joker Arkham’dan bir doktorla anlaşmış ve süper asker formülünü geliştirmesini istemiş. Daha sonra Arkham’a kendi adamlarını sokarak kontrolü ele almış ve kendini bilinçli olarak Batman’a yakalatarak Arkham’a gelme yolundaki adımını da atmış. Burada bahsedilen süper asker formülü hepinizin bildiği eski Batman filmlerinde İvy adında zehirli sarmaşık diye kendini tanıtan mutasyona uğramış bir hatun vardı. Bu hatunun Bane adında böyle yeşil Hulk’ı andıran bir eleman vardı yanında. İşte Bane’e verilen o formül, oyunda süper asker formülü olarak geçiyor. Joker’i Arkham’a teslim ettiğimizde ise yetkililerin elinden kaçarak kötü emellerine ulaşmak için önceden kararlaştırdığı planları uygulamaya başlıyor. Tabi Batman’de Joker’i durdurmak için onun peşinden gidiyor. Oyun boyunca neden Arkham’a tek bir polis dahi giremiyor diye kendi kendinize sorabilirsiniz. Bunun cevabını da sizlere hemen veriyim. Çünkü Joker, Gotham Şehri’nin belirli noktalarına bombalar koyduğunu ve içeri tek bir polis dahi girdiğinde bütün şehri havaya uçuracağını söylüyor. Böylece Batman bir sürü azılı mahkûmla tek başına mücadele etmek zorunda kalıyor.
Bakın Arkham’da Kimler Varmış?
Oyunda Joker’in yanı sıra eski film serisinden birçok tanıdık yüzle karşılaşıyoruz. Bunlar, bize kötü hayaller gördüren Karabasan (Batman Begins’te de vardı), Poison İvy olarak bilinen zehirli sarmaşık, lağım sularının tehlikeli ismi Killer Croc ve tabi Joker’in vazgeçilmez partneri Harley Quinn. Oyunda bu karakterlerinde kendi yaptıkları planları çökertmeye çalışıyoruz. Mesela Karabasan Batman Begins filminde olduğu gibi yine kanalizasyona o kötü kâbuslar gördüren formülü dökmeye çalışıyor, İvy kafasına göre bitkiler yapıyor. Biz ise bir yandan Joker’le uğraşırken bir yandan da bunlarla uğraşıyoruz. Tabi bunların yanında da birçok azılı mahkûm Arkham’da bizleri bekliyor.
Splinter Cell Gibi Saklanırım, Superman Gibi Süzülürüm
Gelelim bizim Batman’ın oyun içeriğine. Bu kısımlardan oyunun ön incelemesinde de bir hayli bahsetmiştim. Şimdi ise eksik kalan kısımları tamamlayalım. Batman denilince akla o muntazam silahları ve yarasa vari hareketleri gelir. Nitekim oyun yapımcıları bunu oyuna son derece güzel aktarmış. Oyuna ilk başladığımız yerde adamlar üzerimize beş altı kişilik gruplar halinde geliyor. Bu durumda ise tek yapmamış gereken “mause 1” tuşuna tıklayarak rakiplerimizi haklamak. Eğer tam biz birini pataklarken arkamızdan biri bize vurmaya çalışırsa adamın kafasında beyaz şimşek gibi bir işaret beliriyor ve “mause 2” tuşuna basarak onu da bir güzel alaşağı ediyoruz. Oyun bu açıdan benim çok hoşuma gitti. Yani Batman’ın rakipler arasındaki geçişleri çok güzel yerleştirilmiş. Üstelik bir tekme ardına bir yumruk atacağım diye öyle milyon tane tuşa basmanıza da gerek yok. Oyunda ki kombolar çok basit bir şekilde klavyenize yerleştirilmiş.
Rakiplerinizi hakladıktan sonra Batman’in aldığı yaralarda iyileşiyor. Yani oyundaki sağlık sorunu böyle giderilmiş. Herhangi bir sağlık paketi aramanıza gerek yok tek yapmanız gereken önünüze çıkan düşmanlarınızı haklamak. Ayrıca bu düşmanları hakladığınızda belirli puanlar alıyorsunuz. Bu puanlar belirli bir seviyeye ulaştığında oyun size bir gücünüzü upgrade edebilmeniz için bir şans tanıyor. Sizde “tab” tuşuna basarak buradan istediğiniz bir gücünüzü upgrade edebiliyorsunuz. Upgrade edebileceğiniz güçler arasında zırhınız, silahlarınız, Batman’in vuruş gücünün artması ve yeni hareketler öğrenmesi gibi seçenekler mevcut. Zırhınızı upgrade ettiğinizde sağlık barınız uzuyor. Silahlarınızı geliştirdiğinizde ise silah göstergenizde yeni silahlar çıkıyor. Normalde oyunda 6 tane silah var. Ama silah göstergesinde 9 tane boşluk var. İşte bu boşluklardan üçü biz silahlarımızı geliştirdikçe doluyor.
Batman Arkham Asylum içeriğinde soft aksiyon içeren bir oyun değil. Oyunda dedektiflik namına da bit çok şey mevcut. Yukarıda da bahsettiğim gibi Batman’in öyle süper güçleri yok. Yani Superman gibi kurşunlar bedeninden sekmiyor, ya da Wolwerine gibi yaraları iyileşmiyor. Bu yüzden oyundaki silahlı düşmanlarımıza karşı yaklaşırken birden karşılarına çıkıp işte geldim buradayım demek olmuyor. Karşımıza silahlı bir düşman çıktığında ona görünmeden arkadan yaklaşıp tek hamlede etkisiz hale getirmemiz gerekiyor. Yoksa işler bir hayli zorlaşıyor. Tabi ki dedik ya Batman’in teknolojik silahları vardır diye, işte “X” duşuna basıp dedektiflik moduna giriyoruz ve Splinter Cell’de bile olmayan bir görüşe sahip oluyoruz. Bu görüş modu ile duvarların arkasını görebiliyor, silahlı adamları ayırt edebiliyoruz. Ayrıca kaç kişi olduğu, kaçında silah olup, kaçında silah olmadığı da bu görüş modunda sağ alt köşede bizlere bildiriliyor. Ayrıca dedektif modundayken rakiplerimizin bıraktığı çeşitli izleri takip edebiliyoruz ve kırabileceğimiz bir duvar veya açabileceğimiz bir havalandırma kapağı olduğunda bunları görebiliyoruz. Oyunda silahlı adamları gördüğümüzde genelde o bölgede bulunan taş heykellerin tepesine çıkıyoruz. Adamlar bizi burada fark edemiyorlar. Buradan adam tam altımıza geldiğinde tepesine binebiliyor veya bulunduğumuz heykelin tepesinden adama doğru kanatlarımızı açıp süzülerek bir tekme vurabiliyoruz. Tabi ki upgrade ile açtığınız hareketler sonucu Batman heykellerden ters bir şekilde yarasa gibi sarkma özelliğini de kazanıyor ve adamlardan biri altınıza geldiğinde onu avlayabiliyorsunuz.
Oyunda Batman’in sahip olduğu silahları yazmıyorum. Çünkü bunları oyun ilerledikçe alıyorsunuz. Ben bunları söyleyip sizin oynayışınızı baltalamak istemem, fakat oyunda takıldığınız bir nokta olduğunda site içinden mesaj atarsanız size yardımcı olabilirim.
Genel Görüş ve Ekstralar
Hiç bahsetmemiş olmamak için size oyunun bazı noktaları hakkında da kısaca bilgi vermek istiyorum. Oyunda “tab” tuşuna bastığımızda açılan bir haritamız mevcut, bu harita sayesinde o anda nerede olduğunuzu ve nereye gitmeniz gerektiğini görebiliyorsunuz. Ayrıca hemen belirtmek isterim ki oyunda Batcave’e yani Batman’in mağarasına da gitme şansımız oluyor. Senaryo oyunun %60’lık kısmını oluşturuyor. Yani %60’a geldiğinizde oyunun senaryo kısmını bitirmiş oluyorsunuz. Bundan sonrası ise çeşitli mekânlarla belirli sayıda düşmanlarla yaptığınız dövüşlerden oluşan “Challenge Mode” tan oluşuyor. Oyunda toplayabildiğimiz soru işareti şeklinde şeyler var. Bunlarda bizlere çeşitli resimler açıyor. Birde karakterler hakkında bulduğumuz ses kayıtları var. Bu ses kayıtları da o karakter hakkında bize bilgiler veriyor. Oyunda karşımıza Boss olarak çeşitli karakterler geliyor. Bane, İvy gibi. Bunları zorlanmadan yenebilirsiniz. Özellikle oyunu “Easy” de oynuyorsanız.
Bu ekstralardan bahsettikten sonra gelelim oyunumuzun grafik ve ses detaylarına. Oyundaki grafikler son derece muazzam. Göze batan bir şey yok. Ama biliyorsunuz ki daha iyisi her zaman olabilir. Fakat piyasada ki oyunlara baktığımızda Batman onlardan bir adım önde. Oyun ses ve müzik yapısı olarakta fena değil. Zaten oyun boyunca Joker’in yaptığı anonsları ve bize dinlettirdiği müzikleri duyuyoruz. Ayrıca Batman’in sesi de bir hayli karizmatik diyebilirim. Yani yapım seslendirmeler açısından da bir hayli başarılı olmuş. Batman Arkham Asylum kaçırılmaması gereken bir oyun. Bu oyunu mutlaka alıp oynamanızı tavsiye ederim. Unutmayın… Herkes oyun oynar!
Halkın İçinden Bir Süper Kahraman
Herhalde Batman’in filmlerini izleyip, oyunlarını oynayıp, yarasa adamın hikâyesini hala öğrenememiş biri yoktur. Zira her filminde Batman’in nasıl yarasalarla böyle haşır neşir olduğu anlatılır. Ben yinede bu hikâyeden yüzeysel olarak bahsetmek istiyorum. Bruce Wayne (Batman) çok ama çok zengin bir çocuktur. Yani babası zengin olduğu için babamın parası benim param diyerek okulda herkese hava atmakta, okulun en güzel kızlarını ayartmaktadır. Yaşı daha 8 olmasına rağmen Wayne her gece eve geç gelmekte, âlemlerden âlemlere akmaktadır. Yine böyle gecelerden birinde Wayne arkadaşlarıyla dışarı çıkmak için hazırlanırken, anne ve babası Wayne’i zorla bir operaya götürmüşlerdir. Tabi Wayne buna çok sinirlenmiş, opera boyunca somurtup durmuş ve içinden anne ve babasına sövüp durmuştur. Opera çıkışında ise Bruce Wayne’i Batman yapacak o üzücü olay gerçekleşmiştir. Anne ve babasını çeviren bir kapkaççı ikisini de öldürerek oradan uzaklaşmıştır. Küçük Wayne ise anne ve babasının ölü bedenleri başında, yağan yağmurla beraber ağlamaya başlamıştır. Wayne kafasını kaldırıp aya doğru baktığında uçan yarasa sürülerini görür ve Gotham şehrine bakarak şöyle der, “Bu şehir artık benim, bekle beni Gotham.” Sonrasını da zaten biliyorsunuz, yarasalarla yakınlaşan Bruce bütün kötü huylarından vazgeçerek Batman olmuş çıkmış. Hemen belirtiyim Batman’in insanları öldürmek istememesi işte buradan geliyor. Batman bu yüzden öldürmeye karşı. Küçükken annesi babası gözünün önünde öldürüldüğü için ya düşmanlarını etkisiz hale getiriyor ya da hapishanenin birine tıkıyor. Evet, Batman’in geçmişini de tanıdığımıza göre artık Rocksteady’nin bize büyük vaatlerde bulunarak hazırladığı Batman Arkham Asylum oyununun incelemesine geçelim.
Savunun Adiler, Tırsın Korkaklar, İyilerin Dostu, Kötülerin Düşmanı Batman Geliyor!
Batman Arkham Asylum PS3 ve Xbox360 için yaklaşık iki hafta önce piyasaya sürülmüştü. PC için biraz gecikmelide olsa nihayet raflardaki yerini aldı. Batman oyunundan, yapımcıların vaat ettikleri doğrultusunda beklentilerde bir hayli fazlaydı. Piyasaya sürülen demo ile oyunun yapımcılarının boş konuşmadığını anladık ve tam sürümünü merak ve heyecan eşliğinde beklemeye başladık. En azından ben bu şekilde bekledim diyebilirim. Benim gibi oyuncu arkadaşların olduğundan da eminim. Neyse bu kısmı fazla uzatmadan oyunun senaryosundan biraz bahsedelim.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki oyunun tamamı Arkham Asylum yani Arkham Tımarhanesi denilen yerde geçiyor. Buranın bir Tımarhane olduğuna bakmayın. Batman kimi yakaladıysa buraya tıkmış. Buraya Tımarhane yerine süper güçleri olan mahkûmların kapatıldığı bir hapishane demek daha doğru olur. Oyuna ilk başladığımızda Batman’in Batmobil ile hızlıca bir yere gittiğini görüyoruz. Bu arada polis telsizlerinden de Batman’in Joker’i yakaladığı ve Arkham Tımarhanesi’ne götürdüğü söyleniliyor. Sonra kamera Batmobil’in içini gösterdiğinde yan koltukta elleri bağlı bir şekilde uslu uslu oturan Joker’i görüyoruz. Meğerse bu fırtına öncesi sessizlikmiş. Joker Arkham’dan bir doktorla anlaşmış ve süper asker formülünü geliştirmesini istemiş. Daha sonra Arkham’a kendi adamlarını sokarak kontrolü ele almış ve kendini bilinçli olarak Batman’a yakalatarak Arkham’a gelme yolundaki adımını da atmış. Burada bahsedilen süper asker formülü hepinizin bildiği eski Batman filmlerinde İvy adında zehirli sarmaşık diye kendini tanıtan mutasyona uğramış bir hatun vardı. Bu hatunun Bane adında böyle yeşil Hulk’ı andıran bir eleman vardı yanında. İşte Bane’e verilen o formül, oyunda süper asker formülü olarak geçiyor. Joker’i Arkham’a teslim ettiğimizde ise yetkililerin elinden kaçarak kötü emellerine ulaşmak için önceden kararlaştırdığı planları uygulamaya başlıyor. Tabi Batman’de Joker’i durdurmak için onun peşinden gidiyor. Oyun boyunca neden Arkham’a tek bir polis dahi giremiyor diye kendi kendinize sorabilirsiniz. Bunun cevabını da sizlere hemen veriyim. Çünkü Joker, Gotham Şehri’nin belirli noktalarına bombalar koyduğunu ve içeri tek bir polis dahi girdiğinde bütün şehri havaya uçuracağını söylüyor. Böylece Batman bir sürü azılı mahkûmla tek başına mücadele etmek zorunda kalıyor.
Bakın Arkham’da Kimler Varmış?
Oyunda Joker’in yanı sıra eski film serisinden birçok tanıdık yüzle karşılaşıyoruz. Bunlar, bize kötü hayaller gördüren Karabasan (Batman Begins’te de vardı), Poison İvy olarak bilinen zehirli sarmaşık, lağım sularının tehlikeli ismi Killer Croc ve tabi Joker’in vazgeçilmez partneri Harley Quinn. Oyunda bu karakterlerinde kendi yaptıkları planları çökertmeye çalışıyoruz. Mesela Karabasan Batman Begins filminde olduğu gibi yine kanalizasyona o kötü kâbuslar gördüren formülü dökmeye çalışıyor, İvy kafasına göre bitkiler yapıyor. Biz ise bir yandan Joker’le uğraşırken bir yandan da bunlarla uğraşıyoruz. Tabi bunların yanında da birçok azılı mahkûm Arkham’da bizleri bekliyor.
Splinter Cell Gibi Saklanırım, Superman Gibi Süzülürüm
Gelelim bizim Batman’ın oyun içeriğine. Bu kısımlardan oyunun ön incelemesinde de bir hayli bahsetmiştim. Şimdi ise eksik kalan kısımları tamamlayalım. Batman denilince akla o muntazam silahları ve yarasa vari hareketleri gelir. Nitekim oyun yapımcıları bunu oyuna son derece güzel aktarmış. Oyuna ilk başladığımız yerde adamlar üzerimize beş altı kişilik gruplar halinde geliyor. Bu durumda ise tek yapmamış gereken “mause 1” tuşuna tıklayarak rakiplerimizi haklamak. Eğer tam biz birini pataklarken arkamızdan biri bize vurmaya çalışırsa adamın kafasında beyaz şimşek gibi bir işaret beliriyor ve “mause 2” tuşuna basarak onu da bir güzel alaşağı ediyoruz. Oyun bu açıdan benim çok hoşuma gitti. Yani Batman’ın rakipler arasındaki geçişleri çok güzel yerleştirilmiş. Üstelik bir tekme ardına bir yumruk atacağım diye öyle milyon tane tuşa basmanıza da gerek yok. Oyunda ki kombolar çok basit bir şekilde klavyenize yerleştirilmiş.
Rakiplerinizi hakladıktan sonra Batman’in aldığı yaralarda iyileşiyor. Yani oyundaki sağlık sorunu böyle giderilmiş. Herhangi bir sağlık paketi aramanıza gerek yok tek yapmanız gereken önünüze çıkan düşmanlarınızı haklamak. Ayrıca bu düşmanları hakladığınızda belirli puanlar alıyorsunuz. Bu puanlar belirli bir seviyeye ulaştığında oyun size bir gücünüzü upgrade edebilmeniz için bir şans tanıyor. Sizde “tab” tuşuna basarak buradan istediğiniz bir gücünüzü upgrade edebiliyorsunuz. Upgrade edebileceğiniz güçler arasında zırhınız, silahlarınız, Batman’in vuruş gücünün artması ve yeni hareketler öğrenmesi gibi seçenekler mevcut. Zırhınızı upgrade ettiğinizde sağlık barınız uzuyor. Silahlarınızı geliştirdiğinizde ise silah göstergenizde yeni silahlar çıkıyor. Normalde oyunda 6 tane silah var. Ama silah göstergesinde 9 tane boşluk var. İşte bu boşluklardan üçü biz silahlarımızı geliştirdikçe doluyor.
Batman Arkham Asylum içeriğinde soft aksiyon içeren bir oyun değil. Oyunda dedektiflik namına da bit çok şey mevcut. Yukarıda da bahsettiğim gibi Batman’in öyle süper güçleri yok. Yani Superman gibi kurşunlar bedeninden sekmiyor, ya da Wolwerine gibi yaraları iyileşmiyor. Bu yüzden oyundaki silahlı düşmanlarımıza karşı yaklaşırken birden karşılarına çıkıp işte geldim buradayım demek olmuyor. Karşımıza silahlı bir düşman çıktığında ona görünmeden arkadan yaklaşıp tek hamlede etkisiz hale getirmemiz gerekiyor. Yoksa işler bir hayli zorlaşıyor. Tabi ki dedik ya Batman’in teknolojik silahları vardır diye, işte “X” duşuna basıp dedektiflik moduna giriyoruz ve Splinter Cell’de bile olmayan bir görüşe sahip oluyoruz. Bu görüş modu ile duvarların arkasını görebiliyor, silahlı adamları ayırt edebiliyoruz. Ayrıca kaç kişi olduğu, kaçında silah olup, kaçında silah olmadığı da bu görüş modunda sağ alt köşede bizlere bildiriliyor. Ayrıca dedektif modundayken rakiplerimizin bıraktığı çeşitli izleri takip edebiliyoruz ve kırabileceğimiz bir duvar veya açabileceğimiz bir havalandırma kapağı olduğunda bunları görebiliyoruz. Oyunda silahlı adamları gördüğümüzde genelde o bölgede bulunan taş heykellerin tepesine çıkıyoruz. Adamlar bizi burada fark edemiyorlar. Buradan adam tam altımıza geldiğinde tepesine binebiliyor veya bulunduğumuz heykelin tepesinden adama doğru kanatlarımızı açıp süzülerek bir tekme vurabiliyoruz. Tabi ki upgrade ile açtığınız hareketler sonucu Batman heykellerden ters bir şekilde yarasa gibi sarkma özelliğini de kazanıyor ve adamlardan biri altınıza geldiğinde onu avlayabiliyorsunuz.
Oyunda Batman’in sahip olduğu silahları yazmıyorum. Çünkü bunları oyun ilerledikçe alıyorsunuz. Ben bunları söyleyip sizin oynayışınızı baltalamak istemem, fakat oyunda takıldığınız bir nokta olduğunda site içinden mesaj atarsanız size yardımcı olabilirim.
Genel Görüş ve Ekstralar
Hiç bahsetmemiş olmamak için size oyunun bazı noktaları hakkında da kısaca bilgi vermek istiyorum. Oyunda “tab” tuşuna bastığımızda açılan bir haritamız mevcut, bu harita sayesinde o anda nerede olduğunuzu ve nereye gitmeniz gerektiğini görebiliyorsunuz. Ayrıca hemen belirtmek isterim ki oyunda Batcave’e yani Batman’in mağarasına da gitme şansımız oluyor. Senaryo oyunun %60’lık kısmını oluşturuyor. Yani %60’a geldiğinizde oyunun senaryo kısmını bitirmiş oluyorsunuz. Bundan sonrası ise çeşitli mekânlarla belirli sayıda düşmanlarla yaptığınız dövüşlerden oluşan “Challenge Mode” tan oluşuyor. Oyunda toplayabildiğimiz soru işareti şeklinde şeyler var. Bunlarda bizlere çeşitli resimler açıyor. Birde karakterler hakkında bulduğumuz ses kayıtları var. Bu ses kayıtları da o karakter hakkında bize bilgiler veriyor. Oyunda karşımıza Boss olarak çeşitli karakterler geliyor. Bane, İvy gibi. Bunları zorlanmadan yenebilirsiniz. Özellikle oyunu “Easy” de oynuyorsanız.
Bu ekstralardan bahsettikten sonra gelelim oyunumuzun grafik ve ses detaylarına. Oyundaki grafikler son derece muazzam. Göze batan bir şey yok. Ama biliyorsunuz ki daha iyisi her zaman olabilir. Fakat piyasada ki oyunlara baktığımızda Batman onlardan bir adım önde. Oyun ses ve müzik yapısı olarakta fena değil. Zaten oyun boyunca Joker’in yaptığı anonsları ve bize dinlettirdiği müzikleri duyuyoruz. Ayrıca Batman’in sesi de bir hayli karizmatik diyebilirim. Yani yapım seslendirmeler açısından da bir hayli başarılı olmuş. Batman Arkham Asylum kaçırılmaması gereken bir oyun. Bu oyunu mutlaka alıp oynamanızı tavsiye ederim. Unutmayın… Herkes oyun oynar!
7 Ocak 2012 Cumartesi
Army of Two: The 40th Day (PS3) Hileleri
Kod | Sonuç |
Oyunu herhangi bir zorluk seviyesinde bitirin | onah karakteri açılacaktır. |
Oyunu herhangi bir zorluk seviyesinde bitirin | SMILEY karakteri açılacaktır. |
Oyunu %100 "kötü seçimler" ile bitirin | Dante karakteri açılacaktır. |
Oyunu %100 "kötü seçimler" ile bitirin | Dead Space baş karakteri Isaac Clarke açılacaktır. |
Call of Duty: Modern Warfare 2 (PC) Hileleri
Alone in the Dark (PC) Hileleri
Oyunda karşınıza çıkan arabaları düz kontak yaparken aşağıdaki hilelerden faydalanabilirsiniz. | |
Kod | Sonuç |
2 kablolu olan arabalarda | Sarı aracı çalıştırır, kırmızı farları yakar |
3 kablolu olan arabalarda | Mavi aracı çalıştırır, kırmızı farları yakar, sarı kornayı çalar |
4 kablolu olan arabalarda | Sarı aracı çalıştırır, kırmızı farları yakar, diğer ikisi bir işe yaramaz |
Air Conflicts : Air Battles Of World War ll (PC) Hileleri
All Points Bulletin (PC) İnceleme
Piyasada olan çeşitli sandbox tarzındaki oyunlarla suç ve pislik içinde yüzen şehir modellerine zaten alışığız. Özellikle Gta serilerindeki şehirler, bizlere iyi ki böyle bir yerde yaşamıyorum dedirtecek türden pisliğe batmış durumda. Fakat şimdi size bahsedeceğim yer bugüne kadar gördüğünüz en kötü şehri bile, sizlere rahat ve huzurlu şekilde yaşanacak bir yermiş dedirtecek türden bir şehir. Evet... Karşınızda silahların hiç susmadığı, sokaklarında yağmur yerine mermilerin yağdığı, yaşamak için tek çarenin taraf seçmek olduğu, dibine kadar pisliğe batmış olan San Puro.
All Points Bulletin'de karşımıza çıkan San Puro, milletin iyice zıvanadan çıktığı, eline silahı alanın çetelere karıştığı, tek yargılama yolunun infaz olduğu, aksiyonu hiç dinmeyen bir şehir modeli. Türünün ilk örneği diyebileceğimiz All Points Bulletin'de Gta tarzındaki yaşamımızı online ortama taşıyarak diğer oyuncularla oynama fırsatını yakalamış oluyoruz. Şimdi gelin San Puro'nun karanlık gündüzlerine bir yolculuğa çıkalım. Bakalım San Puro'nun barut kokan havasında bizleri neler bekliyor.Tarafınızı Seçin ve San Puro'ya Merhaba Diyin!
All Points Bulletin'e ilk girdiğimizde aynı diğer mmo oyunlarında olduğumuz gibi bir karakter yaratma ekranıyla karşılaşıyoruz. Bu kısımdan önce San Puro'da ki yaşamımızı suçlumu yoksa suçluları yakalamaya çalışan bir polis olarak mı geçireceğimizi seçiyoruz. Önümüze gelen ekrandan "Criminal" (yani çete üyesi, suçlu) yada "Enforcer" (koruyucu yani polis) seçeneklerinden birini tercih ediyoruz. Ardından da son derece detaylı olan karakter yaratma ekranı karşımıza geliyor. Burada karakterinizin saçından, göz rengine kadar her şeyi kendiniz belirleyebiliyorsunuz. Son derece farklı seçeneklerin bulunduğu karakter yaratma ekranında kendinize tam bir ucube yaratabilme imkanınız oluyor.
Karakterinizi yarattıktan sonra ise 5 görevden oluşan kısa bir eğitim turu sizleri bekliyor. Bu eğitim turunda oyunda yapacağınız görevlerin ana hatlarını öğreniyorsunuz. Eğitim turundaki 5 görevi de başarılı bir şekilde tamamladıktan sonra ise San Puro'nun suç dolu sokaklarına adımınızı atıyorsunuz. Artık sırtınızı kollamanız gerekecek, çünkü bu küçük şehirde kimin nereden çıkacağı hiç belli olmuyor. İsterseniz bir suçlu olun, isterseniz polis, karşı taraftan biri sizi gördüğü anda ateş açıyor. Yani ben suçluyum polis beni gelsin yakalasın diye bir mantık yok. Polislerde sizi gördüğü yerde indiriyor. Kısacası San Puro'da yargılanmanızın tek yolu var, o da infaz.
Ölümün Kol Gezdiği Sokaklar
All Points Bulletin'de sadece sokaklara çıkıp çatışmalara katılmıyorsunuz. Oyunda belirli bir level atlama sistemi mevcut. Level atlayabilmek için ise size verilen görevleri yerine getirmeniz gerekiyor. Oyunda belirli görev noktaları bulunuyor. Bu noktalara gidip görev talebinde bulunuyoruz ve sonradan bizi aramalarını bekliyoruz. Tekrardan San Puro sokaklarına döndüğümüzde ise ansızın telefonumuz çalıyor ve görevimiz bize bildiriliyor. Eğer çok yoğun bir çatışmanın içindeysek bu görevi ret edebiliyoruz. Fakat benim için görev her şeyden önce gelir diyorsanız, size belirtilen tuşlara basarak görevi kabul edebilirsiniz. Görevi kabul ettiğiniz anda ekranınızın alt kısmında bulunan haritada görev noktalarınız beliriyor. Fazla geniş olmayan San Puro'da görev yerinize rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Görev yerinize giderken araç kullanmanızı sizin açınızdan daha doğru olacaktır. Çünkü mermilerin hiç durmadığı bir şehirde, uzak mesafeli sayılabilecek yerlere yayan gitmek pekte akıl kârı gibi durmuyor.
Ölümün kol gezdiği San Puro sokaklarında kullanacağımız araçlarda bir hayli çeşitli. Oyun mmo cinsinden bir yapım olmasına rağmen yapımcılar San Puro'nun sanal yaşayan kesimine de bir hayli önem vermişler. Yine de insanların sokaklarda mermilere aldırmadan umarsızca yürümeleri biraz saçma olmuş. Bunun haricinde araba çeşitliliği ve çevredeki binaların detaylamaları son derece göze hoş geliyor. Binaların son derece detaylı olmalarına karşılık, bir çoğunun içine giremiyor olmamız, çatışmaların tamamen sokaklarda geçmesine neden oluyor. Eğer her binanın içine girebilseydik, sokaklar da bu kadar çok meydan muharebesi olmazdı düşüncesindeyim.
Tek Düze Bir Yaşam
All Points Bulletin'i bir süre oynadıktan sonra oyunun kendini tekrar ettiğini görüyorsunuz. Bunun ana nedeni ise oyunda kendini sürekli tekrar eden görevler. Birinci leveldeyken aldığınız bir görevi, onuncu levele geldiğinizde de alabiliyorsunuz. En basitinden oyuna yeni başladığınızda size verilen şu arabayı buraya getir görevi, o kadar tecrübe kazanıp tam bir savaş makinesine dönüştüğünüz üst levellerde bile size verilebiliyor. Zaten bir yerden sonra görev yapmayı da bırakıp tamamen sokak savaşlarına yoğunlaşıyorsunuz.
Arada canınız farklılık isterse, belirli noktalara gidip karakterinizi yeniden şekillendirebiliyorsunuz. Ana hatlarını değiştiremeseniz bile, karakterinize yeni elbiseler alıp, yeni bir tarz yakalayabiliyorsunuz. Bunun haricinde satın aldığınız veya çaldığınız arabaları da modifiye edebilme şansına sahipsiniz. Öyle çok fazla bir seçenek ağacımız olmasa da, sizi diğerlerinden farklı kılabilecek bir arabaya sahip olabiliyorsunuz. Tabi San Puro gibi bir şehirde bu arabayı ne kadar elinizde tutabileceğinizde ayrı bir unsur. Bir göreve gittiğinizde binaya girdiğinizde bıraktığınız arabanız, siz dışarıya çıktığınızda yerinde olmayabilir. Eee nede olsa San Puro'dasınız. Öyle dikkat çeken bir arabayı size yâr etmezler. Helede leveliniz düşükse. Oyunda mevcut olan güç dengesizliğinden ötürü, yüksel levele sahip bir oyuncu, sizi bir çırpıda harcayabilir. O yüzden San Puro'da yeniyseniz, fazla dikkat çekmemelisiniz.
Genel Yorum ve Ekstralar
All Points Bulletin'de ekstra olarak bahsetmem gereken sadece oyundaki silah çeşitliliği bulunuyor. Son derece geniş bir silah yelpazesinin bulunduğu oyunda, level atladıkça yeni silahlar açılıyor. Oynanışın son derece basit olduğu yapımda, eğer daha önceden Gta oynamışlığınız varsa hiç zorlanmayacağınızı söyleyebilirim. Görsel yönden diğer mmo oyunlarıyla karşılaştırdığımızda yeterli seviyede olan All Point Bulletin, çevreyle etkileşim konusunda ise biraz zayıf kalıyor. Kırılmayan araba camları, o kadar darbeden sonra bomba gibi patlayan tenekeler, öldürdüğümüzde kanı akmayan kent sakinleri oyunun görselliğine az da olsa gölge düşürüyor. Ses bakımından beklenileni veren yapım, oynanabilirlik açısından da son derece basit bir yapıyla oyuncuların karşısına çıkıyor. Sonuç olarak eğer Gta tarzında, sandbox oyunları seviyorsanız, All Points Bulletin'i kaçırmamanızı öneririm. Unutmayın... Herkes Oyun Oynar!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Popüler Yayınlar
-
Eyer bu hatayı alıyorsanız bunun çözümü çok basit oyunun crackyini atarken ufak bir yanlışlık yapmışsınızdır. işte çözüm .Oyunun crackyini h...
-
KYK ve diğer kamu kurumlarının İnternetlerinde online oyun yasağı vardır özellikle yurtlarda bu durum can sıka bilir bu durumu ortadan k...
-
Crysis 3 hileleri çin ufak bir dosya indirmeniz gerekiyor .Burdan indire bilirsiniz İndirmek için TIKLAYIN ! Crysis 3 Hile Seçenekleri: Num...
-
Oyunun önerilen sistem özellikleriniz bilgisayarınız tarafından karşılanıyorsa bu çözümlerden birisi kasma sorunlarını çözecektir . 1.Çözüm ...
-
Pes 13 Dlc 6.00 İndirme Linki PES 13 DLC 6.00 TIKLA İNDİR Linkte ki link kısaltma servisinin 5 saniyelik reklamını ''Reklamı Geç...
-
Oyununda garip bir hata var bazen oyun ilk açtığınızda simge sağ altta çıkıyor ve yüklenme alanında kalıyor bunun çözümü hayet basit . P...
-
Oyunu sonuna "-console" parametresini yazarak başlatın. Oyunu oynama esnasında "~" tuşuna basarak aşağıdaki kodları gi...
-
Rome II Total War Kasma sorunu yaşayan arkadaşlar için 30 fps kadar yükselte bileceğiniz bir dosya adımları ilerleyin ve kasma sorunu çözün...
-
1) CRC Hatası * Kısaca düzgün indirilmeyen rar hatası CRC (Cyclic Redundancy Check) verilerinizin doğru olup olmadığını kontrol eden bir si...